Bu ayın başında, bu konuda yazdığım yazı çok ilgi gördü. Bu nedenle, konuya devam ediyorum. İlk kez 1975 yılında Amerika’ya gittim. O yıllarda ABD, Avrupa ülkelerinden yaklaşık 100 yıl önde giden bir ülkeydi. Sonrasında, çok sık ABD’de bulundum. Ancak, Amerikan vatandaşı veya yeşil kart sahibi değilim.
Bakın, orada öğrendiğim şeylerden bazıları neler:
- Başta eğitim olmak üzere devletin yaptığı tüm yatırımlar, çok planlı, önceliklere ve ihtiyaca uygun bir şekilde gerçekleştirilir. Özel okullar ile devlet okulları arasında, olanaklar bakımından pek fark yok. Eğitim harcamaları, çocuğun olsun olmasın, genellikle bölgede oturanlar tarafından karşılanıyor. Böylece, devlet okulları, büyük bir fona sahip oluyor. Okullara yapılan bütçe katkısı arttıkça da, muhitteki evler kıymetleniyor. Bizde de, en azından büyük şehirlerde, eğitim için ayrı bir vergi salınmalı ve böylelikle, eğitim bütçesi en geniş büyüklüklere ulaşmalı.
- Araştırma, yenilik ve buluşlar, ekonomik faaliyetin çok değer verilen bir bölümünü oluşturur. Bu iş için ayrılan bütçeler çok büyük. Böylece ABD, devleti, özel sektörü ve vatandaşlarıyla dünyadaki herkesten bir adım önde olabiliyor. ABD’yi ABD yapan, yenilikler ve markalardır.
- ABD Merkez Bankası bağımsızdır ama hükümetle tam bir işbirliği içindedir. Bizde bundan önce olduğu gibi, hükümet yerine IMF’ye bağlı değildir. Zaten, IMF ve diğer uluslararası kuruluşlar da önemli ölçüde, ABD’ye bağlıdır.
- ABD Başkanı iki dereceli seçimle belirlenir. Böylelikle başkan, halkın en az yüzde 50’sinden fazlasının oyunu alarak seçilmiş olur. Bizdeki gibi, yüzde 38 ile iktidara gelinmez. Bu nedenle, sadece 2 güçlü parti yaşayabilir. Seçim çalışmaları neredeyse 2 yıl öncesinden başlar. Bu durum, iktidarın sürekli denetim altında tutulmasına olanak sağlar. Muhalefet, kendini tam anlatamazsa, gerektiğinde hükümetin politikalarına karşı olan görüşlerini açık, seçik ve kısa bir biçimde medya reklamlarıyla verir. Bizde de, bazı çevrelerin yok saydığı muhalefet bu yola gitmelidir.
- Üniversiteler arasında da, hastaneler arasında da büyük bir rekabet vardır. Üniversiteler, yetiştirdikleri öğrencinin kalitesine göre puan alır ve puanlar her yıl açıklanır. Hastanelere de, her branş için ayrı not verilir. Böylelikle, hangi konuda hangi hastanenin, hatta hangi doktorun daha iyi olduğunu bilebilirsiniz. Bizde de, bu yol açılmalı.
- ABD’de, hemen hemen her şey sigortalıdır. Sigortasız adım atamazsınız. Böylece, risk toplum içinde yaygınlaştırılarak karşılanmış olur. Sigortalar, ödedikleri tazminatları geri alabilmek için her türlü hukuki yolu dener ve sistemi denetlerler. Sonunda, doktorlar kolay kolay ameliyat sırasında midede makas unutamazlar; otobüsler hız limitini aşamazlar. Örneğin, sigorta zorunluluğu ve bedellerinin yüksek olması şehirlerarası otobüs şirketlerini birleştirmiş ve birkaç adede inmiştir. Trenler ve otobüsler o kadar kontrollüdür ki, dakikasında kalkıp, önceden belirlenen saatte gideceği yere ulaşırlar.
- Trafik düzeni, araçları denetlemekle başlar. Araçların, mutlaka sigortalanması, her yıl bakımdan geçirilmesi ve iki yılda bir plakasının yenilenmesi mecburidir. Ehliyetler de bizdeki gibi süresiz verilmez; her 5 yılda bir yenilenir. Trafik cezaları çok yüksek; polis sayısı çok fazladır. En küçük bir trafik ihlali halinde bile sürücü cezalandırılır. Bir keresinde, arabamın 30 santimlik bölümü park edilmeyecek yere geçtiği için ceza yedim. Yine, kaldırımdan 20 santimden açıkta park ettiğim için cezalandırıldım. Yol çizgisi olmayan ve trafiğin her şeyiyle düzenlenmediği bir yol bilmiyorum.
Bu konu bitmek bilmez.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024