Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İlk kez 1975 yılında Amerika’ya gittim. ABD Merkez Bankası Federal Reserve’de çalışan ve staj gören, Türkiye’den doğrudan bu iş için gitmiş ilk Türk ben oldum. O yıllarda ABD, Avrupa ülkelerinden yaklaşık 100 yıl önde giden bir ülkeydi. Bir yıldan fazla ABD’de kaldıktan sonra, Londra’ya geldiğimde, İngiltere gözüme o denli az gelişmiş göründü ki, Türkiye’ye geldim zannettim. O yıllardan beri çok sık ABD’ye gittim. Son on yıldan beri, neredeyse zamanımın beşte birini orada harcıyorum. Bakın, orada öğrendiğim şeylerden bazıları neler:
- Devletin yaptığı hemen her şeyin özel sektör tarafından yapılabileceğini; ama özel sektörün yaptığı her işte mutlaka rakiplerinin bulunması gerektiğini öğrendim. (Örneğin, bizde olduğu gibi Türk Telekom’un rakibi olmadığı halde özel sektöre satılması, ABD’de mümkün olmazdı.)
- Özel sektörün verdiği hizmetin, devletin vereceğinden daha ucuz ve sağlıklı olduğunu gördüm. Çünkü devlet, özel sektörü rahatlıkla denetleyebiliyor ve böylelikle, her servisin bir şikâyet mercii olabiliyor. Devletin, servis sağladığı durumda, “devletin devlete şikâyeti” olamayacağı için, teoride bulunsa bile uygulamada bir şikâyet organı da olamıyor.
- Yargı sistemi çok verimli ve polisle, hatta avukatlarla işbirliği içinde çalışıyor. Yargıda hiçbir gecikme yok. Ceza verileceği çok kesin olmadıkça, bir bedel alınıp, kişi hapiste tutulmuyor. (Bizde Ergenekon Davası’nda olduğu gibi, kişinin neyle suçlandığını bile bilmeden aylarca tutuklu kalması mümkün değil.) Bir dava açmıştım; duruşma günü mahkemeye gitmeden avukatımın bürosunda davayı izledim. Bir kredi kartı dolandırıcılığıyla karşılaştım; dava iki ayda sonuçlandı.
- Doğru konuşmanın her şeyden önemli olduğunu gördüm. Sistem, yazılı veya sözlü beyan üzerine kurulu. Siz, ancak şüphe halinde sorgulanırsınız.
- Paranın sadece üretimle ve gözle görülen servislerle kazanılmayacağını anladım. Esas kazanımın, bürolarda gerçekleştiğini gördüm.
- Sanatın ekonomik gelişimin en önemli kaynağı olduğunu anladım. Satışları arttırmanın, ülkeyi tanıtmanın, turizmi canlandırmanın, herkesten bir adım önde olabilmenin en önemli nedeni sanattır.
- Şehirciliğin çok önemli olduğunu gördüm. Her şey bilinçli, planlı ve evladiyelik biçimde inşa ediliyor. (Bizdeki gecekondular, devlet otoritesini yok etmek, düzensizliğe ve cahilliğe prim vermek, görüntü kirliliğine katlanmak ve alışmak, başkasının hakkını yiyene müsamaha etmek anlamını taşıyor.)
- Halkın sisteme borçlanması sağlanmıştı. Borç kullanan, sistemi korur ve ülkesini sever. Gayrimenkul kredisi sistemi (mortgage) bu nedenle geliştirilmişti. Ayrıca, inşaat sektörü desteklenmeden, ekonomide hiçbir çıkış sağlanamıyor. (Yeni yeni, bunu biz de öğrendik. Onlardan tam 80 yıl sonra.)
- Ülkeye giriş çıkış ve göçmenlik, ciddi kurallara bağlanmıştı. Böylelikle, hem dürüst, kaliteli vatandaş ve işgücü sağlanıyor hem de işçi sayısı dengeli tutulabiliyor. (Bizde ise, milyonlarca kontrolsüz biçimde ülkemizde çalışan yabancı var. Şimdi bir de, bizden gelişmiş değil, azgelişmiş olan ülkelerle vizeler kaldırılıyor.)
- Her malın ve servisin değerinin piyasada belirlenmesine özen gösteriliyor. Bu amaçla yüzden fazla borsa var. Bu konu, bir yazıya sığamaz. Ekonomi açısından önemli gördüğüm birkaç konuya değinebildim.