Duygular: Kendinizi Tanımanın Anahtarı

13 Aralık 2018

Pek çok insan kendini tanıma ve anlamlandırmayla ilgili sorunu yaşar. Bazılarımız hissettiklerini yakalayabilirken bazılarımız ise bir şey hissettiğini ama bunu tanımlayamadığını ifade eder. Kısaca pek çok insanın duygularıyla kafası karışıktır.
Peki duygularımızı ifade etmek ve onları kontrol etmek mümkün mü?

Duygular beynin hem limbik hem de otonom sinir sistemiyle ilgilidir. Bu sebeple heyecanlandığımızda terleme, kızarma, kalp atışlarında artma, hızlı nefes alıp verme gibi bedensel tepkiler gözlenir.

Duygular, kişinin düşünce ve algılarından etkilenir. Çevredeki olayların algılanması, kişinin kendi içsel sürecindeki değerlendirmesi ve olayları yorumlama biçiminden ortay çıkan duygular herkes tarafından farklı anlamlandırılıp, değerlendirilebilir.
Duyguları temel ve karmaşık olmak üzere iki gruba ayırmak mümkündür. Temel duygular korku, üzüntü, öfke, mutluluk iken; karmaşık duygular kişinin olaylara bakış açısıyla beraber değerlendirdiği düşüncelerin bileşiminden oluşan yetersizlik, hayal kırıklığı, küçümsenme gibi duygulardır.

Yazının Devamı

Kısır Döngü: İletişim Problemi...

13 Ocak 2018

“Hep beni mi buluyor tüm sorunlu insanlar!” şikayetini neredeyse tüm insanlardan sık sık duyarız. Ya insanlar bizi yanlış anlar ya da biz onları ve ardından yine o kısır döngü; iletişim problemi…

Aslında sorun yanlış anlamak ya da yanlış anlaşılmak değil, asıl sorun çevremizdeki insanlarla konuştuğumuz dildir.

İnsanlarla iletişim kurarken genellikle “sen” dilini kullanırız. Sen dili kullanımı yargılayıcı ve suçlayıcıdır, olumsuz genellemeler içerir. Karşı taraf eleştirildiğini hissettiği için kendini savunmaya çalışır, karşı gelir, direnir ve hatta saldırıya geçer. Davranıştan çok kişiliğe yöneliktir, neye kızıldığının anlaşılmamasına neden olur, konu amacı dışına çıkar ve birçok eski biriktirilmiş konunun açılmasına sebep olur.

Sen dili ne kadar yumuşak söylenirse söylensin karşınızda bulunan kişiye suçlandığını düşündürür. Bu sebeple aslında yanlış bir dildir. İletişimde kullanılması gereken ve maalesef toplumda çok az sayıda insanın kullandığı dil, BEN DİLİ‘dir.

Kişinin karşılaştığı durum veya davranış karşısında tepkisini kendi duygu ve düşünceleriyle açıkladığı ifade tarzına “BEN DİLİ” adı verilmektedir.

BEN DİLİ, karşımızdaki kişiye kendimizi 3D ile anlatma

Yazının Devamı

Mevsimsel Depresyondan Korunmanın Yolları

27 Ekim 2017

Yaz aylarının insanların gözündeki yeri malumunuz… Herkesin mutlu, içlerinin kıpır kıpır olduğu bu güzel mevsimde herkesin genel olarak hayatlarında problem olarak gördükleri durumlar hafifliyor, azalıyor ya da bitiyormuş gibi geliyor. Sorunlar yaz ayında daha mı hızlı halloluyor yoksa bizim umursamazlığımız mı devreye giriyor tartışılır fakat bir gerçek var ki yaz aylarında insanlar her zaman olduğundan daha mutlu. Peki ya kış ayları…

Mevsim geçişlerinde yaşanan havaların dengesiz seyri, bizlerde de fizyolojik ve psikolojik değişimlere yol açabiliyor. Güneşin bizi eskisi gibi ısıtmaması ile birlikte ihtiyacımız olan serotonini ve enerjimizi yerine koyamama hali modumuz da düşüyor.

Mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin, bir sinir hücresinden diğerine elektrik sinyallerini aktaran bir nörotransmitterdir. Beyinde salgılanan ve vücudun merkezi sistem ve mide bağırsak kanalında bulunan serotonin kişinin öğrenmesini ,hafızasını, uykusunu, iştahını, cinsel isteğini, sosyal yaşamını, kısacası aklınıza gelebilecek her alanı etkiler. İşte tam da bu yüzden havaların kapanması, günün erken kararması kişinin serotonin salınımını yeterinde yapamamasını sağlayarak depresif

Yazının Devamı

Herkesi, Her Şeyi Affediyorsunuz, Peki Ya Kendinizi Affediyor musunuz?

26 Ekim 2017

Hayatta herkesin üzüldüğü, kırıldığı birileri olmuştur. Bazen çözüm bulmak adına konuşur ve tatlıya bağlar bazen de akışına bırakıp kırgınlıklarımızı konuşmayız bir süre sonra bir şekilde rahatlama ve huzur bulma ile karşımızdakini affeder hayatımıza devam ederiz. Peki tanıdığınız tanımadığınız bir çok insanı affederken kendi hatalarınız ve suçlamalarınız için kendinizi affediyor musunuz?

İnsanlar her zaman kendilerine başkalarına olduklarından daha acımasız davranırlar yaşanan tüm olaylar bir şekilde kafanızda son bulup olumsuzlamalar biterken kişinin kendi yaşantısı ile ilgili olumsuz otomatik düşünceleri devam eder.

Olumsuz otomatik düşünce; kişinin duygu ve düşüncelerini etkileyen bilinçli bir yargılama süreci olmaksızın oluşan ve kişiyi derinden etkileyen zihinsel işlevlerdir. Bir olay gerçekleştiğinde beynimizde hemen otomatik bir düşünce oluşmaktadır. Bu otomatik düşünceye önce içsel konuşmalarımız sonra da diğer algı sistemlerimiz eşlik eder. Siz fark edin ya da etmeyin olumsuz otomatik düşünceler dönen çarklar gibi birbirini harekete geçirerek kişinin kendisiyle ilgili ya da hayata bakış açısıyla ilgili algısını bozarak bir etiket edinmesini sağlar.
Kötü

Yazının Devamı

Kötü Anılardan Kurtulmanın Formülü

24 Ekim 2017

İnsanlar hayatları boyunca birtakım problemler ile yüzyüze gelirler. Bu problemlerin bazıları halledebilir nitelikteyken çoğu hayatımızı etkiler niteliktedir. Hayatımızı etkileyen bazı olaylar bizde travmaya neden olabilmektedir.

Travma; kişinin ruh sağlığı açısından önemli, etkili ve derin bir yaralanmaya sebep olan bir durumudur. Kişiyi korkutan, çaresiz hissettiren olaylar kişide uzun süren travmalara yol açar. Travma deyince herkesin aklına genellikle deprem, sel ,yangın, tecavüz vs. gibi büyük travmatik olaylar gelir.

Ancak gelen danışan portföyüne baktığımız zaman, bu insanlar hangi sorunla (depresyon, panik atak, kaygı bozuklukları, fobiler, özgüven eksikliği, öfke kontrolü vs.) gelirse gelsin aslında altında yatan çözülmemiş birtakım anılar sonucunda bu sorunu yaşıyor olduğunu söylememiz mümkün. Geçmişte yaşanmış ve çoğu zaman unuttuğumuzu sanıp aslında bastırmış olduğumuz bu kötü anılar kişi için çoğu zaman kanayan bir yara gibi olabiliyor.

Travma iki şekilde oluşur;

Yazının Devamı

Hayatımızdaki Narsistler...

23 Ekim 2017

Çağımızın kişilik yapılanması olarak bilinen “narsisizm” Yunan mitolojisinden sudaki yansımasını gören ve bu yansımasına yani kendisine aşık olan ve bir ömür boyu ulaşamayacağı bu aşkın peşinde aşkını (kendisini) izleyerek ömrünü tüketen Narkissos’dan gelmektedir.

Mitolojiye göre; Narcissos doğduğu gün, kahin Tressias uzun ve mutlu bir hayat süreceğini bunun için yapması gereken tek şeyin hayatı boyunca kendisini görmemesi olduğunu söyler. Narcissos büyür tüm genç kızların ilgisini çeken ve kendine aşık eden bir delikanlı olur fakat o hiçbirine yüz vermemekte ve ilgilenmemektedir. günün birinde peri Echo, aşık oldu ve Narcissos ona da yüz vermedi. Aşkı karşılıksız kalan Echo üzüntüden zayıfladı ve hastalandı. Bunu gören diğer periler tanrılardan öç almasını istedi ve tanrılar kabul etti. Bir gün av sonrası göl kıyısına su içmek için giden Narcissos, sudaki yansımasını gördü ve öylece bakakaldı kendisine aşık olmuştu. Hikayenin bundan sonraki kısmı iki farklı mitolojik hikaye olarak ayrıldı bir mit kendisine kavuşmak için suya bağırmış ve sonunda bitkin düşüp ölmüş ve bedeni bugün “Nergis” diye bilinen çiçeğe dönüşmüştü derken; bir diğer mit ise,kendisine aşık olup oradan

Yazının Devamı

Yaşadığımız Toplumsal Travmalardan Nasıl Kurtulacağız?

8 Ocak 2017

Son zamanlarda hepimizin maruz kaldığı terör olayları, şehitlerimizin kaybı, patlamalar, savaş ve diğer yaşamış olduğumuz, maruz kaldığmız ya da şahit olduğumuz tüm durumlar… tüm bunlar beni bir travma terapisti olarak biraz daha bu konuyu yazmayı itti. Ciddi anlamda bir travmalar ülkesi olup çıktık.

Peki bu kadar çok travmalarla içli dışlı olmuşken travma geçirip geçirmediğimizi nasıl anlayacağız?

Travma; ani ve beklenmedik şekilde gelişen, günlük rutini bozan, dehşet, endişe, korku ve panik yaratan, kişinin maruz kaldığı an ve takip eden sürecinde anlamlandırma süreçlerini bozan durumlara verilen genel isimdir.

Travmaya maruz kalan bireyler; fiziksel zarara maruz kalmış ya da maruz kalanlara şahit olmuşsa böyle bir durumda aşırı derecede korku, çaresizlik, dehşet hissederler. Kişiler travmalara doğrudan maruz kalabildiği gibi dolaylı yoldan da maruz kalabilir. Her iki durum da kişide aynı süreci oluşturabilir. Yani siz yaşanan toplumsal bir terör olayına, bir doğa olayına ya da travma etkisi oluşturacak herhangi bir sürece dahil olarak travmatize olabileceğiniz gibi; yaşanmış olan süreci birisinden dinlediğiniz ya da televizyon, gazete, internet vs. haber

Yazının Devamı