İkinci tura iki gün kala seçmen davranışını etkilemek anlamında iki kritik dinamik var. Milliyetçilik damarı ve ilk turda sandığa gitmeyen 8.5 milyona yakın seçmeni ikna etmek. Tabii ilk turdaki mevcut durumu da korumak kaydıyla. Dolayısıyla, ikinci tur kampanya sürecinde de ilginç gel-gitlere tanık olduk, oluyoruz. Hiç umulmadık, siyasi aktörlerden beklenmedik en keskin milliyetçi söylemler, görüntüler ya da getirisi, götürüsüne odaklı hem parti teşkilatları hem de seçmenlerin kafasını hepten karıştıran yeni denge hesapları gibi. Malum, önceki çok daha farklı yaklaşımlar, mutabık kalınan detaylar içeriyordu, kamuoyu algısı da öyleydi. Görüntü daha da flulaştı açıkçası. Bunun son ana kadar süreceği de belli. Hal böyle olunca da ittifakların, özellikle de Millet İttifakı’nın en iddialı stratejik hedefi, esas gündemi “Sistem değişecek, ekonomik sıkıntılar dâhil her şey düzelecek” söylemi, yani Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e dönüş iddiası, vaadi de artık aut durumunda. 14 Mayıs’taki ilk tur oylama sonuçlarında ortaya çıkan parlamento aritmetiğine göre, muhalefetin bu tezi neredeyse imkânsız denilebilecek noktada. Evet, hâlâ azınlıktaki muhalefet cenahından “Çoğunluk olan taraf da bunu isteyecek, isteyebilir” şeklinde çıkışlar, olabilir diyenler de yok değil ama bunun sadece yine bir tez ve çok düşük olasılık olduğu da ortada. Dahası, parlamentonun siyasal anlamda yenilenen rengi ve ikinci tur oylama sonrasında daha da zenginleşme durumundan kaynaklı bunu düşündüren işaretler de var. Ayrılmalar, kopmalar, milletvekili seçilirken listelerde görülmeyen parti tabelalarının yeniden öne çıkması, gelecekte de olası farklı gelişmeler anlamında. Bu bağlamda özellikle SP, DEVA ve Gelecek partileri cenahında son günlerdeki çıkışlar, hareketlilik de ortada. Aslında bunları daha ilk tur oylama öncesinde de defalarca zikretmişlerdi zaten. Temsil anlamında öncekilerden çok daha zengin ama renk tonlaması olarak da benzer görüntüler içeren bir parlamento tablosu var açıkçası. Yani Kılıçdaroğlu’nun özellikle muhafazakâr sağ cenahtan oy çekme stratejisinin de katkılarıyla “sağ kanadı daha güçlendirilmiş bir parlamento” gerçekliği söz konusu. Şimdi de Meclis’te çoğunluğu alarak “istikrar ve güven” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan mı yoksa Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu mu noktasındayız.
***
Bu bağlamda da 14 Mayıs’ta gerçekleşen cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde sandığa gitmeyen yaklaşık 8.5 milyon seçmen kritik önemde. Bu anlamda en merak edilen nokta da şu:
Bu seçmen kitlesini kim, nasıl ikna edecek? Ya da mümkün mü veya ne kadarı olabilir?
Genel olarak bakıldığında, sandığa daha az giden seçmen gruplarının gençler, kırsal bölgelerde yaşayanlar ve sosyoekonomik seviyesi düşük gruplar olduğunda görüş birliği var. Buna bağlı olarak da öngörüler şu yönde:
Meclis’in çoğunluğunun Cumhur İttifakı’nda olması nedeniyle Erdoğan’ın seçmenleri ikna etmesi daha kolay gözüküyor. Gençlerde Kılıçdaroğlu rakibine göre daha avantajlı. Bir de sandığa gitmekte zorlanan yaşlılar var. Her partinin yerel örgütlerinin ev ev dolaşıp, “Sandığa gidecek misin, gitmene yardım edelim mi?” diye sorması gerekiyor. Burada da kuvvetli olan AKP.
Dolayısıyla, her öngörü doğrultusunda da yoğun bir faaliyet söz konusu. Ama bu seçimler özelinde siyaset bilimcilerden gelen düşündürücü daha başka yorumlar da var. Onlar da şöyle:
Sandığa gitmeyenlerin politik tercihlerinden kaynaklı kırgınlıklar, küskünlükler baskın olabilir. Hangi politik pozisyonda oldukları meçhul yani. İki taraftan da katılmak ve katılmamak için pek çok neden var. Onun için, ikinci turda seçime katılım çok da yükselmeyebilir. Ayrıca artsa, olsa dahi kime gideceği, yarayıp yaramayacağı ciddi soru işareti.
Yine geçmişten bu yana seçim verilerindeki yüzde 8-10, hatta bazen daha da yüksek oranda sandığa gidilmediği gerçekliğinden hareketle şu tez de savunuluyor:
İlk turdaki yüzde 88 oranı çok yüksek bir katılım. Her seçimin kendine özgü koşulları var ama yüzde 95 ya da daha yukarı bir katılım sağlamak da gerçekten zor. Her iki taraf da seçmenini sandığa taşımış görünüyor zaten. O nedenle, belki bu seçimde öncekine oranla katılımda biraz düşme de olabilir. Millet İttifakı kazanacağız diye ciddi motivasyonla sandığa gitmişti, şimdi hayal kırıklığı var, psikolojik üstünlük Cumhur İttifakı’nda, aldığı oyları korusa dahi başarıyla çıkabilir.
***
Kısacası, sandık hesaplarında gitmeyenleri ikna etmek gerçekten önemli ama daha da kritik olan mevcut durumu korumak. Rehavete kapılmamak, öncelikle aynı seçmen kitlesini sandığa taşımak yani. Yoksa üzerine ne koymaya çalışırsan çalış, sonuca varmak zor. Hele de seçmene samimi gelmeyen hamlelerle! Bakalım vatandaşın tavrı ne olacak? Son söz olarak ne diyecek?