Yerel seçimler öncesi gözler büyükşehirlerde, özellikle de İstanbul’da sandıktan kimin çıkacağı, 31 Mart’ın en merak edilen konusu olacak. CHP adayı Ekrem İmamoğlu devam, AK Parti adayı Murat Kurum’da devralma konusunda iddialı ve istekli... Kurum, hizmet odaklı vaatler ve kampanya stratejisi kapsamında da trafik, toplu taşıma ulaşımı, metro hatları, deprem gibi bir dizi sorunlara ilişkin çözümlerini 10 başlıkta anlattı. Projeleriyle net hedefler ortaya koydu. Partililerin çoşkulu ve istekli tavırları da oldukça hareketli ve hararetli bir seçim süreci yaşanacağını gösterdi. Bu arada henüz takvimin başında olmamıza rağmen anketler de konuşulmaya başlandı. Ama bir yanda da İYİ Parti, SP, Zafer Partisi ve gelişmelere odaklı diğer partilerden gelen olası yeni aday sinyalleriyle hesaplar da sürekli revize edililiyor. Herkes kuvvetli adaylarla İstanbul denklemini zorluyor. En çok konuşulan DEM Parti’nin tavrı da hala netleşmiş değil. Dolayısıyla kazanacak aday kadar kaybettirecek aday üzerine de tartışmalar yoğunlaşmış durumda. Kim kimden ne kadar oy devşirir, bu da en çok kime yarar diye...Son genel seçimlerdeki oy dağılımına bakıldığında da İstanbul’da her parti sonucu etkileyebilir...
***
Çünkü hesaplar genelde 2019’daki İstanbul’da yenilenen seçimdeki 800 bin oy fark dikkate alınarak yapılıyor. İptal edilen seçimdeki oy farkı ise 13 bindi malum. Yani bu 800 binlik oy farkı mağduriyet sonucunda seçmenin gösterdiği bir refleks, tepkiydi aslında. Oy oranları kafa kafayaydı açıkçası.Ve her iki ittifak da o zaman oylarını doyum noktasında almışlardı. Bugüne dönüp bakıldığında ise iktidar tarafında ittifak bağlamında değişiklik yok, son 2023 genel seçimlerindeki verilerde bunu doğruluyor. Muhalefet cenahında ise ittifak artık söz konusu değil, aksine çok parçalı ve dün ortak olan büyük ortak İYİ Parti rakip konumunda..En önemlisi de İmamoğlu’nun arkasında 2019’da iki teşkilat vardı CHP ve İYİ Parti...Birinde Canan Kaftancıoğlu, diğerinde Buğra Kavuncu başındaydı ve her ikisi de yerel seçimde teşkilatlarını ayağa kaldırmışlardı. Şimdi Kaftancıoğlu, yanında yok, hatta hafiften kırgınlık, küskünlük durumu var. Kavuncu da rakip olarak karşısında...Yine o günlerde İmamoğlu’nun destekçileri arasında yer alan SP’de yine İBB başkanlığına güçlü bir aday çıkardı. Memleket Partisi’nin de İstanbul’da güçlü bir adayla yarışa katılması bekleniyor...
***
Yani bir yerel seçime gidiyoruz ama hizmet odaklı siyasetten daha çok siyaset mühendisliğine dönük hesaplar ön planda ve yerel hizmet yarışı bir genel seçime dönüşür mü havası var. Özellikle de denklemin hepten karıştığı İstanbul’da. Oysa siyasetin matematiği çok basit aslında:Sahayı doğru okumak, vatandaşa dokunmak. Seçimi sandıktan önce sahada kazanmak bir başka deyişle.Ama siyasi partiler tabanlarının ne düşündüğünü ne istediğini önemsemeden bir takım kararlar alıyorlar bazı partilerle yan yana geliyor ya da gelmiyorlar. Dolayısıyla kutuplaşma siyaseti deyip kolaya kaçmak yerine seçmen davranışlarını, neden değişmediğini ya da değişir mi noktasına odaklanmak ve bunun oranını sorgulamak daha gerçekçi. Hangi farklı seçmen gruplarına ulaşabilirim ne kadar ulaşabilirim gibi. Bu noktada da hedef kitle saptamak, o hedef kitleye de yönelebilmek çok önemli. Siyaset mühendisliğini bırakıp tabana odaklanmak kısacası. Zira sandığı kazanmanın asıl formülü, şifresi açık ve net:
Seçimi önce sahada gönüllerde kazanmak...