Başlık çok sevimsiz, hoş değil ama maalesef dünya adına gelişmeler böyle..Ortadoğu’daki zaten yüksek olan tansiyon, bölgedeki topyekün savaş olasılığı konuşulurken Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı Haniye öldürüldü. Hemde nerede ne zaman? İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılmak için bulunduğu Tahran’da...Yani kendisini güvende hissettiği,korunaklı sandığı bir ülkede üstelik de Cumhurbaşkanlığı yemin töreni gibi güvenlik önlemlerinin en üst düzeyde olması gereken bir zaman aralığında...Dolayısıyla bu alçak saldırı doğrudan İran’a da bir meydan okuma. Eğer İran bir hamlede bulunursa ve bu hamle öncekilerden daha üst bir seviyede olursa ki genel öngörülerde de bu yönde... Şam’daki Büyükelçilik binasına yapılan saldırı sonrasında “bu benim topraklarıma düzenlendi egemenliğimi hedef aldı” diyerek,İsrail’e vekalet savaşçıları aracılığıyla değil doğrudan karşılık veren İran’ın şimdi alenen kendi topraklarında kalbi Tahran’da gerçekleşen bir olayda kayıtsız kalması ya da vekilleri üzerinden cevap vermesi düşünülemez bile şeklinde...İran’ın dini lideri Hamaney’de “ Haniye’nin intikamını almak İran’ın görevidir” dedi nitekim. Bu durumda da İsrail’in çok daha sert bir karşılık verme niyetinde, hazırlığı içinde olduğu da açık. Yaratacağı, yaratmayı hedeflediği algı da malum. Güvenliğim, toprak bütünlüğüm, bağımsızlığım tehdit altında masalı. Bu da batı kamoyunda destek havası,ABD’nin, Avrupalı ülkelerin de Netanyahu’nun arkasında saf tutmaları demek. Bunu da İsrail’e yönelik bir saldırı olursa onu korumak için arkasında dururuz diye daha baştan deklare ettiler de zaten...Tüm bunlara Netanyahu penceresinden bakıldığında ise son derece rasyonel ve savaş gerilimini tırmandırmaya,yönelik aşağılık bir taktik olduğu da ortada. Maalesef sonuç veriyormuş gibi de görünüyor. Savaşın uzaması ve yayılması anlamında...İsrail alenen İran’ı kışkırtıyor, gel gel yapıyor...
★ ★ ★
Bu saldırılar Netanyahu’nun gerçekleştirdiği katliamlar İsrail’in gücünü kendince caydırılığını gösterme çılgınlıkları, şuursuzlugu da aynı zamanda...Malum 7 ekimde İsrail’in karizması, fiyakası çok ciddi anlamda çizildi. Hem istihbarat hem de askeri güç anlamında. Gizli servisleri MOSSAD, Şin Bet, burnunun dibindeki durumu önceden duymadı ya da okuyamadı. Aylardır Gazze’de, sadece kadınları, çoçukları öldüren, sivilleri hedef alan,İsrail ordusu Kassam Tugayları’nın büyük direnci karşısında çok fazla zayiat verdi. Rehine kurtarma masallarında da hepten çuvalladı. Hala da görüntü öyle. Yani İsrail’in abartıldığı gibi caydırıcılık kapasitesine sahip olmadığı ortaya çıktı. Dolayısıyla 7 ekimden bu yana İsrail aşırı şiddet kullanarak, her yere saldırarak caydırıcılık kapastesinin var olduğunu,eğer kendisine yönelik başka gelşmeler düşünülüyorsa buna kimse yeltenmesin diye mesaj da veriyor aklınca. Tabii abisi ABD’nin gölgesinde...
★ ★ ★
Yani aklını yitirmiş,şuursuz bir adam hem kendi pozisyonunu korumak hemde ülkesinin çizilen karizmasını düzeltmek adına Ortadoğu’yu hepten cehenneme döndürmek, bir dünya savaşı başlatmak için her türlü çılgınlığı yapıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni takmıyor,Uluslararası Adalet Divanı’nın kararlarını uygulamıyor. Birleşmiş Milletler kararları falan da zaten en başından beri hiç umurunda değil...Bunlara rağmen de başta ABD ve Avrupa ülkeleri aynı şuursuzlukla kayıtsız kalıyor, aklını yitirmiş Netanyahu’nun arkasında saf tutuyorlar. Yaptıklarına ortak oluyorlar. Hatta Netanyahu gibi bir katili, soykırımcıyı kongrede konuşturup, ayakta alkışlıyorlar hiç utanmadan. Dolayısıyla yazının “Herşey çok daha kötü olacak” başlığına döndüğümüzde Ortadoğu’da ve dünyadaki gelişmeler üzerine iyimser olmanın anlamsızlığı da ortada. Barış falan değil savaş olasılığı konuşuluyor daha çok. Çok kritik bir eşikte olunduğu da açık ve net. İnşallah yanılırız...