ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Ankara-Atina gerilimine ilişkin “Yunanistan’ın adalar üzerindeki egemenliği sorgulanamaz” açıklaması tam anlamıyla organize bir entrikada işlerine gelen eşkıyalığı meşru gösterme çabası, daha doğrusu kepazeliğin doruk noktası. Çünkü tüm uluslararası antlaşmaları, hukuku yok sayan Yunanistan hem işgal ettiği hem de gayrı askeri olmak kaydıyla sadece kullanım hakkı verilen adaları silahlandırdı ve hepsini kendi toprağı sanıyor. “Adaları niye silahlandırdın?” diye sorulduğunda da “Meşru müdafaa hakkımı kullandım” diyor. Meşru müdafaa hakkını kullanmak için Türkiye’nin ona saldırması lazım. Saldırıyor mu? Hayır. Sen Türkiye’ye saldırmışsın, toprağını işgal etmişsin. Şu anda Yunanistan bizim adalarımızda işgalci konumunda. Çık kardeşim deme hakkı var. 1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşmaları ortada, hükümleri de açık ve net. Ama bunlara rağmen Yunanistan adalar üzerinden tahriklerine hadsizce devam ediyor. Haklı olarak Türkiye “Bak akıllı ol, yoksa tepelerim” dediğinde de yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali arsızca Türkiye’yi saldırganlıkla suçluyor ve koşa koşa gidip hiç utanmadan hamisi ABD’ye şikâyet ediyor. ABD’de üsleriyle çöreklendiği bu yerlerden şutlanmamak adına daha önce göz yumduğu bu eşkıyalığa arka çıkıyor, daha doğrusu, suç ortağı oluyor ve egemenlik hakkı falan gibi zırvalıklarla hiç utanmadan Yunanistan’ı savunma pozisyonuna geçiyor. Kısacası, biri yalancı, saldırgan hak, hukuk tanımıyor, ondan farkı olmayan diğeri de bu eşkıyalığı savunmak, arka çıkmak adına saçmalıyor. Bozacının şahidi şıracı yani. Hem de uluslararası antlaşmalar ve belgelere rağmen. 1939 tarihli İngiliz ve 1957 tarihli ABD haritalarında Yunanistan’ın işgal ettiği adaların Türkiye’ye ait olduğunun açık bir şekilde gösterildiğini belirten ve bunları ABD Başkanı, BM ve NATO’ya gönderdiği yazılarda belgeleriyle ortaya koyan Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım anlatıyor:
“Yunanistan saldırgan bir devlet, bizim topraklarımızı işgal etti. Yunanistan’ın egemenliği işgal ettiği adalarda hiç yok bir kere ama sadece o kadar da değil ayrıca 12 Ada üzerinde de egemenlik hakkı yok. Sonra kuzey Ege adaları hakkında da egemenlik hakkı yok. Orada kullanma hakkı var. O kullanma hakkını da kaybetti çünkü adaları silahlandırdı ve şimdi öyle bir şey ki karşınızda devasa bir askeri yığınak oluştu. Ege bölgesinde Yunanistan’ın Adalar Yüksek Komutanlığı kolordu olarak geçiyor ama şu anda yapmış olduğu yığınak tam iki ordu büyüklüğünde. İki mekanize tümen, dört tugay ve 16 alayı var. Dolayısıyla, burada çok büyük bir askeri yığınak söz konusu.”
ABD bunlara rağmen nasıl böyle bir açıklama yapıyor? Bu da eşkıyalık değil mi?
“Tabii ki eşkıyalık. Bir de işgal edilen bu adalarda ABD yapımı 105 mm’lik çekili toplar, 81 mm’lik havanlar ve Hummer jeepler var. Bu da işgale ortaklık. Onlar istediği kadar konuşsun. Normalde uluslararası antlaşmalar ve uluslararası hukuk vardır. Bu bağlamda ABD’nin açıklaması boş bir söylemdir.”
ABD bu anlaşmaları bilmiyor mu, birinde de taraf üstelik?
“Tabii biliyor, bilmez olur mu? Onlar üslerini kaybetmemek için bunları yapıyorlar, böyle konuşuyorlar. Çünkü Yunanistan’la anlaşma yaptılar, çok sayıda üsleri var. Mesela Dedeağaç’ta kurmuş olduğu kara ve hava üssü Türk boğazlarını devre dışı bırakmak için yapılmış bir hareket. Boğazlardan geçiremediği silahı, mühimmatı Dedeağaç üzerinden Bulgaristan ve Romanya’ya götürüyor, oradan da Karadeniz’e çıkartıyor. Ama Dedeağaç bölgesinde açılan o üs de gayri meşru. Çünkü Lozan Antlaşması’nın Trakya sınırına ilişkin sözleşmesindeki haritada açık bir şekilde sınırın her iki tarafında 30 kilometre derinliğinde gayri askeri statüde bölge var. Yani ABD üs kuramaz, orası da gayri askeri statüde. Sınırdan 55 kilometre falan diyorlar ama yanlış. Çünkü İpsala Hudut Kapısı’ndan gidip güneye inip karayolundan giderseniz 55 kilometre yapar. Oysa sınırdan itibaren ölçtüğünüz zaman Dedeağaç 20 kilometre mesafede. Artı, Girit’teki üs de sorunlu. Türkiye’nin onu da veto etmesi lazım.”
Özetle; ABD planlarına hizmet ederek Türkiye’yi tehdit eden ve savaş çığırtkanlığı yapan Yunanistan hem bölgeyi hem de kendi halkını ateşe sürüklüyor. Yunanistan’ın hasmane tutumuna rağmen Türkiye ise sabırla, hâlâ iyi niyet ve samimiyetle “Gel etme, eyleme, oturup sorunlarımızı masada konuşarak çözelim. Ne de olsa NATO dolayısıyla müttefikiz” diyor. Yok, “Ben müttefiklikten anlamam, komşuluk falan da takmam, benim arkamda abilerim, dayılarım var” diyeceksen de “Hele sen önce bir tarih kitaplarını karıştır” nasihatinde bulunuyor. Yani son bir kez “Akıllı ol” uyarısı...