Yasadışı dinleme ve takiplerle ilgili Telekomüni-kasyon İletişim Başkanlığı (TİB), özel yetkili mahkemeler ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nde başlatılan inceleme ve araştırmalar 2009’a ait kayıtların bulunmasıyla yeni boyut kazandı.
Hükümetin, “darbe” olarak tanımladığı 17 ve 25 Aralık sürecinin hemen ardından başlatılan yasadışı dinleme ve takip işlemlerinin incelenmesinde kayıtların silinmesi nedeniyle müfettişler, ilk aşamada 2010’a kadar geriye gidebilmişti.
Ancak, gerek TİB ve Emniyet İstihbarat’taki kayıtların bir bölümü, gerekse dinleme kararlarına imza atan özel yetkili savcılıklar ile ağır ceza mahkemeleri kayıtlarından elde edilen yeni bilgilerle 2009 ve öncesine ait “kayıp olan” sürecin ipuçları da gün yüzüne çıkıyor.
Bu ipuçlarının gün yüzüne çıkmasıyla Türkiye, usulsüz yasadışı dinlemelerle her geçen gün daha da ağırlaşan biçimde yüzleşmeye başladı.
Ülke genelinde telefon dinlemelerinin merkez üssü olarak kurulan ve uzun süre bu amaçla faaliyet yürüten TİB’de yaşanan gelişmeler, 2014’ün son günlerinde Milliyet aracılığıyla kamuoyuna yansımıştı.
Hükümetin, kuruluşuna büyük önem verdiği ancak yıllar içinde adeta canavara dönüşen TİB’in “tüm sırlarıyla gömülmesi gerektiği” kararının verilmesinde, kablolama sisteminin tam olarak çözülememesinin yanı sıra, bulunan dinleme kararlarındaki ayrıntılar da etkili oldu.
Dinleme karar sayıları eşit
TİB’deki mahkeme kayıtlarında bir yıla yakın süredir inceleme yapan uzmanların elde ettikleri bilgiler hayli çarpıcı.
Örneklemek gerekirse her yıl İstanbul bölgesi ile Adana bölgesinden gönderilen dinleme karar sayılarının ortalamasının birbirine yakın olduğu anlaşıldı.
Özellikle polisin hedef olarak belirlediği kişilere yönelik “iletişimin tespiti ve takibi” kararlarını veren özel yetkili savcılıklar ve ağır ceza mahkemelerinin kararlarına bakıldığında İstanbul ve Adana’dan her yıl ortalama “4 bin mahkeme kararı”nın TİB’e ulaştığı tespit edildi.
Durum ne anlama geliyor?
Şöyle ki; bilindiği gibi özel yetkili savcılıklar ve ağır ceza mahkemeleri kapatılan devlet güvenlik mahkemelerinin yerine kurulmuştu. Bu mahkemeler aynı zamanda bulundukları bölgede merkez olarak faaliyet yürüttü. Marmara bölgesindeki illerle ilgili dinleme kararları İstanbul’daki, Adana ve çevresindeki illerin mahkeme kararları da Adana’da özel yetkili savcılıklar ve mahkemelerce verildi.
Tabii bu noktada; 4 bin kararla, 4 bin kişinin dinlendiği anlamı çıkarılması doğru olmaz. Zira, mahkeme kararları birden çok hedef kişiye ait bilgilerle verilebiliyor. İstanbul bölgesinden gönderilen kararların büyük bölümünün tek kişilik olmasına karşın, Adana bölgesinden kararlara bakıldığında en dar çaplı mahkeme kararında en az 20 kişiye ait dinleme taleplerinin bulunduğunu görmek mümkün.
Hatta, Adana’dan talep edilen dinleme listelerine yönelik verilen bazı mahkeme kararların 300’er kişiden oluştuğu uzmanların çalışmalarında ortaya çıkarıldı. Böylelikle, mahkeme kararlarıyla binlerce kişi hakkında bir ya da birden fazla kez dinleme yapıldığı anlaşılıyor.
Adana didik didik edildi
Bu sadece, İstanbul ile Adana arasındaki bağlantı. Benzer durum, diğer bölgeler arasında da görülüyor.
Sonuçta, yaklaşık 22 milyon nüfusu temsil eden İstanbul ile 8 milyon nüfusu temsil eden Adana’nın dinleme kararlarındaki sayısal yakınlık Adana ve çevresinin “didik didik” edildiğinin de bir göstergesi.
Ayrıca, Adana başta Mersin, Gaziantep, Kilis, Kahramanmaraş, Hatay, Osmaniye, Konya, Aksaray ve Niğde’yi kapsayan bölgenin neden “gizli usulsüz dinleme üssü” olarak didik didik edildiği de merak konusu oluyor. Farklı bir amacın olup olmadığı önümüzdeki süreçte ortaya çıkacaktır.
Ne ki; bu durumu sadece suç ve suçluyla mücadele çerçevesinde değerlendirmek mümkün gözükmüyor. Ortaya çıkan ve çıkmayı bekleyen “hedef isimler”e bakıldığında hedefin sadece suç ve suçlular olmadığı “toplumun her kesiminin hedef alındığı” anlaşılıyor.
Henüz bir kaç gün önce yine Ankara’da, geçmişte iletişimin tespiti ve takibi kararlarına imza atan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009 ve öncesinde polisin talebi doğrultusunda verdiği kararlardaki hedef kişilerle ilgili bilgiler kamuoyuna yansıdı.
Adalet Bakanlığı müfettişleri, 360 binden fazla dinleme ve takip kararını inceleyip usulsüzlükler belirledi.
Usulsüz telefon dinlemeleri ve takipleriyle ilgili gelişmeler fazlasıyla can sıkıcı boyuta ulaşıyor. Nerede biteceği, neyle sonuçlanacağı da henüz belli değil. Kimse sonuçlarını kestiremiyor.
Anlaşılıyor ki; bu konudaki gelişmeler 2015’de tazeliğini korumaya devam edecek!