Tolga Şardan

Tolga Şardan

tsardan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İstanbul’da başlatılan 17 Aralık operasyonunun yansımaları sürüyor.
Siyasi tartışmalar bir yana, soruşturmanın kriminal boyutuyla ilgili gelişmeler çarpıcı.
Operasyonun başladığı günden bu yana, emniyet müdürü, vali, başsavcı ve İçişleri Bakanı’nın daha önceden bilgilendirilmemiş olması nedeniyle de ciddi bir tartışma başladı.
Önce atama dalgası başladı, ardından 2005’ten bu yana yürürlükte olan Adli Kolluk Yönetmeliği, “görülen lüzum üzerine”, acilen değiştirildi. Yeni düzenlemeyle, bundan sonra operasyon yapılmadan önce kentin emniyet müdürü, valisi ve gerekirse İçişleri Bakanı’nın bilgilendirilmesi sağlanacak.
Ancak, gözden kaçan bir nokta var; bu uygulamaya yön veren Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik yapılmadı. Yönetmeliğin yasaya uyumlu olması zorunluluğu düşünüldüğünde, yönetmelik değişikliği pratikte kolaylık sağlayabilir ama hukuki açısından sıkıntı doğurabilir.

Yeni iddia
17 Aralık operasyonundan İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevinden alınan Hüseyin Çapkın’ın bilgisinin olup olmadığı hâlâ tartışılıyor.
Kulislere yansıyan yeni bir iddiaya göre, geçen cuma görevden alınan Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanı Mehmet Yeşilkaya, operasyondan birkaç gün önce İstanbul’a gitti.
İddialara göre, operasyondan habersiz olan Yeşilkaya, yine kendisi gibi operasyondan habersiz olan Çapkın’la yaptığı görüşmede, KOM Dairesi’ne bağlı şube müdürlerini görevden alacaklarını, bu konuda hükümetten bir talimat geldiğini aktardı.
Çapkın ise görevden alınması planlanan şube müdürlerinin çalışmalarından “memnun” olduğunu anlatıp, Başbakan’la görüşeceğini ve kendisini bilgilendireceğini söyledi. Bu görüşmeden sadece birkaç gün sonra, “görevden alınması planlanan” şube müdürleri 17 Aralık operasyonu için düğmeye bastı.
Yine iddialar o ki yılların emniyetçisi Çapkın ise operasyonu bir gece önce geç saatlerde öğrendi. Soruşturma kapsamında mahkemeden gözaltı ve arama kararlarının çıkmasından sonra operasyonu yürütecek birimlerin müdürleri Çapkın’a “Operasyon başlatıyoruz” bilgisini verdi. Birkaç saat sonra ekipler, İstanbul ve Ankara’ya dağılarak gözaltı ve arama kararlarını uygulamaya başladı.
Bu süreçte, Çapkın’ın İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’ya ve 30 yıllık dostu olan, Gaziantep’te birlikte görev yaptığı İçişleri Bakanı Muammer Güler’e bilgi verip vermediği ise henüz gün ışığına çıkmadı.
İki farklı örnek
Soruşturmanın odağındaki “üst makamların bilgilendirilmesi” konusunda geçmiş yıllardaki bazı örneklere bakmakta fayda var.
İlk örnek, AK Parti’nin iktidara yeni geldiği döneme ait.
58. ve 59. hükümetlerde görev alan bir bakanın oğlu, o dönemde İstanbul’da fırtına gibi esmeye başladı.
Öyle ki Ankara’ya arka arkaya şikâyetler ulaştı. Hatta kulislere, bu bakan çocuğunun yaptığı işlerden Başbakan Erdoğan’ın da rahatsız olduğu yönünde bilgiler yansıdı. İddiaya göre, emniyet de adli çalışmalar kapsamında bu kişinin bazı eylemlerini tespit etti. Üst düzey bir emniyet yetkilisi, çocuğun babası olan bakandan randevu alarak görüştü ve durumu özetleyen bir bilgilendirme yaptı.
Ancak bu bilgilendirmeden kısa süre sonra, bilgilendirmeyi yapan üst düzey emniyet yetkilisi, farklı bir gerekçeyle görevden alındı.
İkinci örnek, ilkinden kısa süre sonra yaşandı.
2007’de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın koordinesinde Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi, bir bakanlığının ihalelerine fesat karıştırıldığı iddiaları üzerine soruşturmaya başladı. Telefon dinlemeleri, takipler yapıldı, somut bazı bilgilere ulaşıldı.
Dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu, Başbakan Erdoğan’dan randevu alarak gelişmeleri anlattı. Erdoğan’ın “Nereye kadar giderse götürün” talimatı sonrasında bakanlığa yönelik operasyon için düğmeye basıldı. Bir süre sonra o bakan da kabinede kendine yer bulamadı.