Türkiye’nin iç ve dış siyasetini yakından ilgilendiren önemli gelişmeler yaşanırken, Ankara’da birbiri ardına tuhaf olaylar yaşanıyor.
Bu olaylar, aslında siyasetin merkezindeki güç dengelerini yakından ilgilendiriyor.
Çok fazlaca gündemde yer işgal etmese de olayların taraflarının dikkatle izlediği süreçler bunlar.
Özellikle Gülen cemaatinin tasfiyesine yönelik başlatılan süreçle bağlantıları olan olayların bazıları şöyle:
Bank Asya’cı polisler
Gülen hareketinin bürokrasiden tasfiye süreciyle aynı anda başlatılan cemaatin finans kaynaklarının kesilmesi çalışmaları çerçevesinde, hükümetin en önemli hedefi Bank Asya olmuştu.
Daha sonraları “FETÖ / Paralel Devlet Yapılanması” (PDY) adıyla tanımlanan Gülen cemaatine maddi kaynak yarattığı gerekçesiyle el konulan Bank Asya’nın kayıtlarında incelemeler yapıldı.
Bu incelemelerde, cemaate yönelik başlayan tasfiye sürecinde bazı polislerin Bank Asya’ya parasal destekte bulunduğu belirlendi.
Hatırlanacağı üzere, halen ABD’de olduğu belirtilen eski milletvekili ve futbolcu Hakan Şükür, o dönemde Bank Asya’ya para yatırdığını açıklamıştı. İşte isimleri tek tek tespit edilen bu polislerin de Şükür’ün açıklamasının olduğu dönemde Bank Asya’ya para yatırıp finansal destek verdikleri saptandı.
Bank Asya üzerinde çalışmalarını yürüten Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Dairesi Başkanlığı, bu süreçte yaklaşık 500 polisin para yatırdığını ortaya koydu. Bu polislerin yatırdıkları miktar ise devlet güvencesinden faydalanmak amacıyla ortalama 25’er bin lira olduğu belirtiliyor.
Polislerin, gerek mallarını satarak gerekse başka finans kurumlarından kredi çekerek bu katkıyı verdikleri yönünde tespitler yapıldı.
Emniyet Genel Müdürlüğü, isimlerini tek tek belirlediği bu polislerin listelerini görev yaptıkları merkez ve taşra birimlerine gönderdi. Şimdi bu polislerle ilgili yeni bir süreç başlatılacak.
Kayyumların kavgası
Aynı kapsamdaki başka bir olay ise Gülen hareketine para desteği verdiği gerekçesiyle hükümetçe büyük bir holdinge atanan kayyumların kavgası oldu.
Hükümet, söz konusu holdingin işlerinin devamının sağlanması ve suç delillerinin bulunup ortaya çıkarılması için 5 kişilik bir kayyum heyetini görevlendirdi.
Ancak, göreve başlayan 5 kişilik kayyum heyeti arasında bir süre sonra görüş ayrılıkları yaşanmaya başlandı. Kayyumlardan 3’ü bir grup olurken, diğer iki kayyum üçlünün karşısında yeraldı.
Üçlü kayyum heyetinin içinde yeralan bir üyenin konumu, sürecin farklı okunmasına neden oluyor. Bu üye, halen Kırıkkale ve çevresinde etkin olan bir dini grubun liderinin yakını. Bu yakınlık nedeniyle, kayyumlar arasında görev ve işleyiş açısından farklı görüşler yaşanıyor.
Hatta, el konulan holding sahibi aileye yakın olduğu anlaşılan sosyal medya hesaplarından üçlü kayyum heyetine yönelik teşekkür ve destek mesajlarının atılması soru işaretlerine neden oluyor.
Bu görüş ayrılığının büyümesi sonucunda iki gruba ayrılan kayyumlar, geçtiğimiz günlerde mahkemelik oldu. Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi, üçlü kayyum grubunun “geçinemiyoruz” gerekçesiyle yaptığı başvurusu üzerine karşı taraftaki iki kayyumun iptaline karar verdi. Ancak, üst mahkemeye yapılan itiraz sonrasında 6. Sulh Ceza Mahkemesi, bu kararı iptal etti.
Şimdi, ikiye ayrılan kayyum heyeti arasında ciddi sürtüşmeler devam ediyor. Bu sürtüşme, elbette yapılması planlanan işlerin gecikmesine ya da yapılamamasına neden oluyor.
Rüşvete suçüstü
Son olay ise Şanlıurfa - Ankara hattında geçen hafta yaşandı. Bilindiği gibi, Şanlıurfa’da bir süredir sağlık sektöründe yaşanan yolsuzluklarla ilgili olarak adli soruşturmalar yürütülüyor.
Savcılık koordinesinde yürütülen bu soruşturmalarda hem yolsuzlukla mücadele yapılırken, aynı zamanda Gülen cemaatinin finans kaynaklarının kesilmesi de hedeflendi.
Bu kapsamda, Şanlıurfa Emniyeti’nin operasyonları sonrasında son dönemde çokça gözaltı ve tutuklama işlemleri gerçekleştirildi.
Kentteki sağlık hizmetlerine yönelik yolsuzluğu önleme çalışmaları çerçevesinde, H.S. isimli bir işadamı, yine aynı sektörde faaliyetleri bulunan İ.Y. isimli bir kişi tarafından telefonla arandı. İ.Y. görüşmede, H.S.’nin Şanlıurfa’da FETÖ/PDY çerçevesindeki bir operasyon dosyasında isminin geçtiğini belirterek kendisine 300 bin lira vermesi halinde sorunu çözebileceğini aktardı.
Bu rüşvet talebi sonrasında işadamı H.S. geçen hafta Ankara’ya gelerek polise şikayetçi oldu.
Yapılan araştırmada böyle bir adli soruşturmanın olduğu ancak, FETÖ/PDY çerçevesinde olmadığı, yolsuzlukla mücadele kapsamında savcılığın koordinesinde adli soruşturma yürütüldüğü anlaşıldı.
İşadamı H.S.’nin şikayeti sonrasında harekete geçen Ankara Emniyeti, İ.Y.’nin yakalanmasını sağlayacak operasyonu hazırladı.
Sözde rüşvet teklifini kabul eden H.S., 150 bin lira verme konusunda anlaştığı İ.Y.’i Ankara’ya çağırdı. Bu arada polis, seri numaraları alınmış 150 bin lirayı İ.Y.’ye vermesi için H.S.’ye teslim etti. H.S. Balgat’ta buluştuğu 150 bin liralık rüşveti İ.Y.’ye verdi. İ.Y., parayı kendi adına bankaya yatırmak isterken polisçe gözaltına alındı.
Rüşvet talebinde bulunan İ.Y., tutuklanarak cezaevine gönderildi.
***
Görüldüğü gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sonuna kadar mücadele edilecek” dediği Gülen cemaatiyle ilgili devam eden süreçte, ilginç olaylar yaşanıyor. Bazı devlet görevlileri ile siviller, bu mücadeleden bireysel ikbal ve menfaat peşindeler. Bu ikbal ve menfaat peşinde koşanların bir bölümü bürokraside görevli. Ve ne yazık ki bu kişiler halen itibarlı konumdalar.