Türkiye’nin yanısıra 8 ülkenin 10 ayrı havalimanından yapılacak ticari uçuşlarda, yolcuların bilgisayar kullanmasını yasaklayan ABD, geçen hafta bu kararından geri adım attı.
Sadece Türkiye’nin değil diğer ülkelerin de büyük tepkisini çeken ‘kabine bilgisayar yasağı’nın 102 gün sonra kaldırılmasıyla ilgili geçen Haziran’da önemli bir sürecin yürütüldüğü ortaya çıktı.
Konuyla ilgili edindiğim bilgileri şöyle paylaşabilirim;
Ulaştırma Güvenlik İdaresi (TSA), geçen 25 Mart’ta Türkiye ile birlikte Birleşik Arap Emirlikleri (Abu Dabi ve Dubai), Ürdün (Amman) Suudi Arabistan (Cidde ve Riyad), Katar (Doha), Mısır (Kahire), Fas (Kazablanka) ve Kuveyt’ten ABD’ye yapılacak ticari uçuşlarda güvenlik önlemleri kapsamında yolcuların kabine cep telefonundan büyük dizüstü bilgisayarlar ile tabletlerin alınmasına yasak getirmişti.
Avrupa tepki koydu
TSA, aynı uygulamanın Avrupa’dan yapılacak tüm uçuşlarda yürürlüğe konulacağını AB ülkelerine bildirdi.
Bu kapsamda, geçen Haziran’da TSA yetkilileri ile Avrupa ülkelerinin sivil havacılık yetkilileri, Hollanda ve Belçika’da iki ayrı toplantıda bir araya geldi.
Toplantılarda Avrupalı yetkililer, ABD’nin uygulamayı başlatması halinde ‘karşılıklılık’ ilkesi doğrultusunda ABD’den Avrupa’ya yapılacak tüm ticari uçuşlarda aynı uygulamanın yapılacağını açıkladı. Avrupa, ayrıca konuyu Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’ne (ICAO) taşıdı.
ABD Ulaştırma Güvenlik İdaresi, Avrupa’nın bu tepkisinden hoşlanmazken, Katar ve Türkiye başta yasak uygulanan diğer ülkeler de ICAO’ya başvuru yaparak yasağın kaldırılması yönünde talepte bulundu.
Başvurular sonrasında yaşanan süreçle ilgili çalışma yapan ICAO, sorunun çözüme kavuşturulmasını sağlamak amacıyla başvuru sahibi sivil havacılık örgütleri ve ABD Ulaştırma Güvenlik İdaresi’nin (TSA) katıldığı toplantı düzenledi.
ICAO’nun teklifi
ICAO yetkilileri, Kanada’nın Montreal kentindeki toplantıda, TSA’nin aldığı bu kararla aslında uçakların bagajlarında daha büyük güvenlik riski doğurduğunu ortaya koydu. ICAO hazırladığı değerlendirme raporunda, kabine alınmayan bilgisayarların uçağın bagaj bölümünde özel bir yerde uçuş boyunca tutulmasının, bilgisayarlara ait bataryaların hepsinin bir arada bulunmasıyla uçak için daha büyük
güvenlik açığı oluşturduğuna dikkat çekti.
ICAO, ABD’ye yapılan uçuşlarda kullanılan büyük tip uçaklarda ortalama yüzde 40 oranında yolcuların beraberinde bilgisayar getirdiğini belirtti. Bu oranla ortalama 120-150 bilgisayarın bagajda bir arada tutulmasıyla bataryaların olası bir patlamada daha büyük risk taşıdığını değerlendiren ICAO, uluslararası sözleşmelerde batarya ve benzeri güç kaynaklarının aliminyuma sarılma gibi özel yöntemlerle taşınması yönünde kararlar bulunduğunu gündeme getirdi.
Halen uçuşlarda toplanan bilgisayarlar ve bataryalarının sözleşme hükümlerine göre taşınmadığını vurgulayan ICAO yönetimi, bu riskin kabinde tek bir bilgisayardan çıkacak yangın riskinden daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
ICAO, TSA’nın bu uygulamayla uçuş güvenliğini ihlal ettiğini belirterek yeni
bir güvenlik sistemine geçilmesini tavsiye etti.
TSA; bu tavsiye karşın, uçuşlarda yolcu beraberinde kabine alınacak tüm bilgisayarların yüzde 100 denetimden geçirilmesi teklifini sundu. TSA’nın uçuşlar öncesinde kabine alınacak tüm bilgisayarların Explosive Trace Dedection (ETD) adıyla bilinen patlayıcı madde iz dedektöründen geçirilmesini şart koştu.
TSA teklifine onay
Uçağa binmeden önce bilgisayarlara sürtülen bir aparatın iz dedektör sisteminden geçirilerek kontrol edilmesinin ardından kabine alınması uygulaması Türkiye
ve Türk Hava Yolları başta olmak üzere Avrupalı şirketlerce kabul edildi.
ABD Ulaştırma Güvenliği İdaresi’nin teklifinin kabul edilip uygulamaya konulmasıyla birlikte yasak önce Abu Dabi’de ardından da Türkiye’de kaldırıldı.
ABD’ye yapılan ticari uçuşlarda terör eylemlerin yaşanmasını önlemek amacıyla başlatılan yeni güvenlik uygulamaları 2018’den itibaren yeniden biçimlenecek.
2018’de yeni güvenlik konsepti geliyor
Özellikle 2018 Haziran’dan sonra yerküre üzerindeki sivil uçuşlarda, korku, endişe, huzurlukluk gibi olguların uçak yolculuğunun cazibesini yok etmesini engellemek ve ticari olarak pazarın etkilenmemesi amacıyla yeni dünya düzenine geçileceğinin sinyalleri geliyor.
2018 Haziran itibariyle artık havalimanlarındaki güvenlik önlemleri kapsasında pasaport kontrolü sonrası kapı dedektörleri kalkacak yerine vücut inceleme dedektörleri devreye girecek. Atatürk Havalimanı’nda bu uygulama bugün devreye giriyor.
Ayrıca, uçak altı bagaj sistemi olarak tanımlanan uçakların kabin altına yerleştirilen tüm bagajlara ‘Clear Scan’ adı verilen özel bir tomografik tarama ve kontrol sistemleri devereye girecek. Bu sistem, kabin içine alınacak bagajlar ve bilgisayarlara uygulanan ETD sistemi ile birlikte uçak güvenliğini sağlayacak.
Türkiye, ICAO’nin tavsiyesi üzerine ETD sistemlerini almaya başladı. Halen Atatürk Havalimanı’nda ABD uçuşları için her biri 45 bin dolar olan 35 ETD sistemi kuruldu. Yanısıra, Ulaştırma Bakanlığı, gelecek yıl kullanılmaya başlanacak ve 1 milyon 250 bin dolar değerindeki Clear Scan sisteminden iki ünite satın aldı. İki sistem Atatürk Havalimanı’nda kullanılmaya başlanacak.
Bu arada, vücut inceleme sistemlerinin kullanımını İstanbul Atatürk Havalimanı’yla sınırlı değil. Bu süreçte Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes ve Bodrum Havalimanları’nda sistem kullanılacak. Kısa süre sonrasında Antalya Havalimanı da yeni dedektör sistemiyle tanışacak.
Sivil havayolu uçuşlarında alınan veya alınacak yoğun güvenlik önlemleri hiç kuşku yok ki imalat ve satış endüstrisini de genişletip geliştirecek. Uçaklar ve havalimanlarındaki güvenlik önlemlerinde kullanılan cihazların neredeyse tamamının ABD tarafından teknolojilendirilip üretilmesi, sertifikalandırılması, uluslararası sözleşmelere dahil edilmesi ve satılması şüphesiz ABD’ye yeni ve yüklü bir gelir kapısı olacak.
Bir günde dünyanın bir ucundan diğer ucuna gitmeyi mümkün kılan hava ulaşım teknolojisinin, son yıllarda büyük artış gösteren radikal terör eylemlerine hedef almaktan kurtarılması için, ülkeler ellerini ceplerine atmak zorunda kalacak.