Virüs salgını tüm ekonomileri kötü etkilerken, bazı sektörlerdeki kayıplar gerçekten endişe verici. Bunlardan birisi de yeme-içme sektörü. Lokanta ve restoranlar; her ülkenin gastronomi ve milli kimliğinin önemli parçası. Yüzbinlerce kişiye istihdam sağlıyor. İnanın hiçbir ülke on binlerce küçük işletmeden oluşan bu büyük gücün yok olmasını istemez. Mesela Almanya... Salgın krizinde bu sektördeki 70 bin küçük işletmeye, ayakta kalmaları için hibeyi de kapsayan ciddi destek paketi uygulamaya koydu.
Kriz sonrası hızlı bir şekilde iyileşme sağlanmayacak sektörlerden biri olan yeme-içme alanında Türkiye de harekete geçmeli. Çünkü çoğunluğu arkalarında büyük sermaye desteği olmadan kurulan bu işletmeler, böylesine yıpratıcı bir krizde ağır hasar alabilir.
Kapalı olduklarından dolayı şu an kasalarına nakit girmemesi buna karşın kira ve personel giderlerini ödemeye devam etmeleri, bu işletmeler için belli bir vadede sorun çıkarabilir.
Hükümetin hazırladığı paketler şu anda bu işletmelerin direncini artırmış durumda. Ancak, Türkiye’deki 3 milyar dolarlık yeme içme sektörünün dörtte birini oluşturan gastronomi sektörünü ayakta tutmak için yeni bir bakış daha gerekebilir.
Geçici olarak online satışların önü açılır mı?
Virüsün sektöre etkilerini, gerek bağları ve şarap üretimi gerekse dört restoranı ile sektörün önemli oyuncularından biri olan Suvla’nın kurucusu Selim Ellialtı ile konuştum.
Restoranlarımız kapalı ama yarı işimiz yani zincir mağazalarda satışımız sürüyor. Biz üç, beş ay dayanabiliriz, çok büyük bir kaybımız da olmaz; çalışırız, toparlanırız. Devlet bankalarının verdiği krediler, tüm bankaların ‘faiziyle birlikte’ üç ay ertelediği ödemeler bir rahatlama getirdi. Ancak sektördeki birçok işletme derinliği olmayan, özvarlığı bulunmayan, borçları olan ve günlük yaşayan yerler. Bu rahatlama herkes için aynı dozda etkili olmamıştır.
Eceabat’taki bağ ve fabrikada işlerimiz sürüyor. Restoranlarımız kapalı olduğu için 66 çalışanımız evde. Kimseyi işten çıkarmadık ve böyle bir niyetimiz de yok. Tek isteğimiz bir an önce işe dönmek.
Zincir marketler üzerinden içki satışları bu dönemde ciddi oranda arttı. Ülkemizde yasal olarak online kanallarından satış ve teslimat yapılamıyor. Üreticiler ve zincir marketler, birbirinden bağımsız, en azından geçici süreyle bunun önünün açılması için başvuruda bulundu. Bu önemli bir girişim. Rusya’da benzer yasak uygulanıyordu, virüs etkisiyle üç aylığına bu engel kalktı. Türkiye’de de en azından belirli bir süre için, bu yola başvurularak, evden dışarı çıkışlar ve marketlerdeki yoğunlukların önüne geçilebilir.
Kimseyi işten çıkarmadık zararı ‘çalışarak’ kapatırız
Bir süredir İstanbul’un en favori yeme, içme ve eğlence mekanı olan ‘Momo Bebeköy’ün kurucu ortağı Burak Beşer, krize karşın karamsarlığa kapılmamış durumda.
Yeme içme sektöründe ciddi sorun görünüyor, özellikle küçük restoranlar ayakta kalmakta zorlanabilir. Bizim işlerimiz kapanmanın öncesinde çok iyi olduğu için avantajlıydık. İşten hiç kimseyi çıkarmadık. 60 çalışanımız var ve hepsiyle yola devam ediyoruz. Salgının, dolayısıyla krizin bitmesini bekliyoruz. Açılış tarihini öngörebilmek istiyoruz, ama anlaşılan bir süre daha evde kalacağız. Kapanmayla birlikte ciddi zarar oluştu ama söylediğim gibi işlerimiz iyi olduğu için, ileride zararı kapatabiliriz, diye düşünüyorum. n Normal plana göre Çeşme’deki The Beach of Momo’yu 19 Mayıs’ta açacaktık, bu hazirana sarkacak gibi. 150 kişi de orada işe alacağız. İstanbul da devam edecek; iki bahçemiz olması, Bebek’te olmamız avantaj olacak.
Bu süreçte bir “app” yaptık ve Apple Store’da Radio Momo açıldı. Böylece güçlü olduğumuz dj-müzik alanında müşterilerimle bağ kurmuş olduk. Adidas, Omega, Pernod Ricard gibi sponsorlarımızın app platformunda da yanımızda olması bizi heyecanlandırdı.
Umutla misafirlerimizle buluşacağımız, birlikte güleceğimiz, dans edeceğimiz günü bekliyoruz.