Türkiye’yle yüzyıllara dayanan tarihsel bağları olan Macaristan, Türk turistlerin de uzun bir süredir ilgi odağında. Şimdi ise Türk yatırımcılar, bu ülkeyi turizm sektöründeki ataklarıyla adeta yeniden fethediyor.
Budapeşte - Orta Avrupa’nın yıldızları Viyana ve Prag’dır. Budapeşte onların gölgesinde kalmış, kendini yeterince tanıtamamış bir şehir. Oysa en az Viyana, Paris kadar güzel. Trafik yok, yemekleri güzel, şarapçılık çok gelişmiş. Tokai gibi çok bilinen bölgeleri dışında, şehre 20 dakika uzaklıktaki yerlerde Lenin zamanında yapılmış 60 bin metrekare büyüklüğünde şarap mahzenleri var.
Hem kültür hem eğlence
Türkleri seviyorlar, etrafta Türk kültürünün izlerini görebiliyorsunuz. Çok güçlü bir opera kültürü yanı sıra eğlence hayatı da çok hareketli.
Godju caddesinde hemen her apartmanın altında zemin barları var. En güzel kokteylleri çok uygun fiyata servis ediyorlar. Şehrin biraz daha dışında sağlam kulüpler, beach’ler var. Macarlar hafta sonları şehre bir saat uzaklıktaki Balaton Gölü’ne gidiyorlar. Gece kulüplerinin olduğu bu bölgede şehirdeki mekânların pop-up şubeleri açılıyor. Ağustos ayında burada yapılacak Sziget Festival’e Justin Bieber, Dua Lipa ve dünyaca ünlü DJ’ler katılacak.
Erişilebilir lüks
Öte yandan, Macaristan kendi para birimini kullandığı için de diğer Avrupa şehirlerinden çok daha ucuz bir kent.
1 forint şu anda 0,043 TL. En lüks mekânlarda, otellerde bol malzemeli omleti 3 bin ila 4 bin forinte yiyorsunuz, yani 160 ile 200 lira arasında. Sezar salata yaklaşık 170 Türk Lirası. Kahve 70, su ise 20 lira restoranlarda. Bu mu ucuz dediğinizi duyar gibiyim ama Avrupa’nın ortasında 5 yıldızlı lüks mekânlardan bahsediyorum.
Matild Palace bunlardan biri. 120 yaşına ve imparatorluk görkemine karşın bugüne kadar deneyimlediğim en ileri teknolojiyi kullanan odalara sahip. Tuna Nehri kıyısındaki bu yapıyı bir Türk şirketi restore etmiş, şimdi de otel olarak işletiyor. Macaristan’ın turistlere, özellikle de Türkiye’den giden turistlere ne vaat ettiğiyle ilgili sorularımı Matild Palace’ın Genel Müdürü Selim Ölmez yanıtladı.
Ulaşım imkânı geniş
Niye Budapeşte’de otel açtınız?
Budapeşte tarih, kültür, sanat, müzik ve gastronomi alanında son yılların en popüler tatil destinasyonlarından. Türkiye’den ağırladığı turist sayısıyla da dikkat çeken şehre her gün beş uçak seferi var. Şehir her mevsimin kendine özgü güzellikleriyle dünyanın farklı yerlerinden milyonlarca insanı ağırlıyor. Turizm konusunda büyük bir ivme yakalayan şehir, global markaların da gözdesi oldu. 120 yaşındaki tarihi imparatorluk sarayı Matild Palace, The Luxury Collection Hotel’in Macaristan’daki ilk yatırımı ve Fethiye merkezli Türk şirketi Özyer Group imzalı. Fethiye’den, Antalya, Kuşadası’na uzanan Liberty Otellerinin sahibi olan Özyer Group, Matild Palace Yönetim Kurulu Başkanı Metehan Özyer yönetiminde beş yıllık büyük bir restorasyon çalışmasının ardından Matild Palace projesini tamamladı ve Marriott International’ın uluslararası lüks otel zinciri The Luxury Collection Hotels & Resorts ile Macaristan pazarına giriş yaptı.
Unesco korumasında
Yapının tarihi özelliklerini anlatır mısınız?
İmparatorluk binası Unesco koruması altında. Avustralya Macaristan Kraliçesi Maria Klotild himayesinde, 1901’de yapılıyor. Kraliçenin dinlenme, misafirlerini ağırlama, şehrin buluşma noktası olarak. Barok mimari ile yapılan ve ünlü Elizabeth Köprüsü üzerinden şehrin “Peşte” bölgesine girenler için geçit görevi sağlayan otelin kulesi imparatorluk tacı şeklinde. Budapeşte’deki ilk asansör bu binada kullanılıyor. Soylular ve zenginlerin rezidanslarını bu bölgeye taşıması, galerilerin açılmasıyla şehrin kalbi burada atmaya başlıyor. Sosyal hayat canlanıyor. Otelin altındaki kafe şehrin sosyalleşme mekânı oluyor.
Kafenin, yapının genelinden bağımsız, apayrı bir şöhreti ve öyküsü var yani…
Kafe 1901’de, enteresan bir konseptle açılıyor. 9-12 arası yazarlar, 12-15 arası elit kadınlar, 15-18 arası sanatkârlar, 18-21 arası soyluların uğrak yeri oluyor. Budapeştelilerin hafıza odası gibi mekân. Ünlü Macar yazar Gyula Krúdy, Macar klasiği Sinbad’ı bu kafede yazıyor. Kafe ikinci dünya savaşının bitiminde açılan ilk işletme.
Yıkıntılar arasındaki şehirde askerler gelip kahvelerini buradan alıyor. Bu nedenle Budapeşte halkı için burası bir umut noktasıdır, savaşın bitişine, normale dönüşe yeniden inandıkları mekândır.
Bu nedenle burayı sadece otel olarak düşünmedik. Kafesi, restoranı, terasıyla şehrin sosyal mekânı olmasını istedik. Matild Cafe’de kabareler de yapmaya başlıyoruz şimdi.
Matild Palace’ın odalarındaki konfor, en ileri teknolojiyle sağlanmış.
Selim Ölmez ile Macaristan’ın turizmde sunduğu fırsatları, büyülü Budapeşte’yi tepeden seyretme imkanı veren The Duchess teras barda konuştuk.
Meşhur Elizabeth Köprüsü’nün yanı başındaki imparatorluk sarayı Matild Palace’ı, Türk şirketi Özyer grup renovasyonunu 8 yılda tamamlayıp hizmete açtı.
Tarih ve konfor bir arada
120 yıllık saray beş yıl süren titiz bir çalışmayla 130 odalı bir otele dönüştürülmüş.
Matild Palace, ödüllü iç mekân tasarımcısı Maria Vafiadis ve Macaristan’ın tanınmış mimarları Péter Dajka ile Puhl Antal tarafından restore edilmiş. Birçoğu şehir ve Tuna Nehri manzaralı, dört metre yükseklikteki tavanlara sahip 111 zarif odası ve 19 süiti ile otel, konforlu bir konaklama deneyimi sunuyor.
Ayrıca restoranları, Swan Spa’sı, spor salonu, toplantı salonları ve etkinlik alanları ile oldukça iddialı.
Otelin tasarımı ve konumu, ünlü binanın hem tarihini hem de bir buluşma noktası olma misyonunu aynı anda kucaklıyor. Marriott International, Lüks Markalar, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’dan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Candice D’Cruz “Matild Palace, modern olanakları ve kusursuz hizmetiyle misafirlerimize bir kraliyet sarayında konaklama fantezilerini gerçekleştirme fırsatı sunuyor. Konuklarımızı bu ilham verici şehirde ağırlamayı dört gözle bekliyoruz” diyor.
Yoldan geçen insanların çoğu Matild Cafe’nin girişindeki heykelin yanına oturup foto çektiriyor. Budapeşte’ye birlikte gittiğimiz Bennu Gerede’nin oyuncu oğlu Miro Gerede ise ünlü Macar yazar Gyula Krúdy’nin bir Kazanova’yı anlattığı Sinbad romanını canlandırdı!
İddialı lezzetler
Şehre yeni bir gastronomi ve eğlence anlayışı getirmeyi de vaat eden Matild Palace’daki tüm yemek operasyonları dünyaca ünlü şef Wolfgang Puck imzalı. Wolfgang Puck, Budapeşte’deki birinci yılında Michelin Guide’a girmeyi başaran ödüllü restoranı “Spago by Wolfgang Puck” ile Beverly Hills tarzı ünlü yemek deneyimini geleneksel Macar mutfağıyla buluşturdu.
Puck aynı zamanda otelin terasındaki The Duchess ve içecek kütüphanesiyle de konuklarını ağırlıyor. Wolfgang Puck, Spago ve Matild Café & Cabaret ile yıl boyunca açık havada yemek imkânı sunarak şehrin ilk “gastro sokak” konseptini de Budapeşte’ye taşımış oldu.
Spago, Michelin Guide’a girmiş bir restoran.