SOFRALARIMIZIN ARTIK YENİ YAĞLARLA TANIŞMA ZAMANI GELDİ !
Yüzlerce yıldır sofralarımızı renklendiren genellikle zeytinyağı, ayçiçek yağı gibi yağlar oldu. Oysa artık pekçok tohum ve bitkinin de yağları elde edilebiliyor. Herbirimizi şaşırtacak derecede faydaları olan bu yağları insanoğlunun daha çok bilmesi ve faydalanması gerek. Doğanın mucizesi bu yağlardan bazılarını yavaş yavaş sofralarımızda yemek ve salatalarımızda kullanmaya başladık. Hatta cildimiz ve saçlarımız için bile bu yağlardan faydalanır hale geldik. Peki bu yağların gerçek anlamda faydalarını biliyor ve doğru tüketiyor muyuz?
Bazılarını bildiğimiz, çoğunu yeni yeni duymaya başladığımız farklı yağlara ve beslenmemizdeki faydalarına bir göz atalım.
Hindistan Cevizi Yağı
Tropikal iklimlerin en güzel ağaçlarından, en mis kokulu,en lezzetli meyvelerinden biri hindistancevizi. Son dönemde meyvesi yanı sıra sütünü de marketlerde bulmaya başladık. Bu kadar hoş bir meyvenin yağı da mucize bir besin kaynağı desem pek şaşırmazsınız sanırım. Ülkemizde yeni yeni tanınmaya başlayan ve artık büyük marketerde ve aktarlarda rahatlıkla bulabildiğimiz hindistan cevizi yağı orta zincirli yağ
DIŞ TEMİZLİK KOLAY! İÇ TEMİZLİĞİNİZİ YAPTINIZ MI ?
Kolon Temizliği Terapileri
Bağırsak temizliği insanoğlunun binlerce yıldır hastalıkların tedavisi için uyguladığı bir arınma yöntemidir. Tarih boyunca bağırsak temizliğinin çeşitli şekilleri vücuttaki zehirleri atmak ve kronik hastalıkları tedavi etmek için kullanılmıştır. Milattan önce Mısır Papirüslerinde yazıldığı gibi insanoğlu zaman zaman bağırsağa at sütü, eşek sütü,bal, sirke,zeytinyağı, sarımsak gibi doğal ürünler vererek şifa aramışlardır.
Çoğumuz stresli yaşam tarzı ve kötü beslenme alışkanlıkları edinme sonucunda kabızlık , gaz , şişkinlik ve hazımsızlık problemlerini daha sık yaşamaya başladık.Bunun yanı sıra lifli gıdalar tüketmeyen ve az su içen bir toplum olduğumuzu düşünürsek, bedenimiz yine de yıllar içinde bizi iyi idare ediyor diyebiliriz.
Tuvalet alışkanlıkları konuşmayı ayıp ve sevimsiz bir konu olarak algılasak ta bağırsaklarımızın aslında vücudumuzun en önemli organlarının başında geldiğini,( neredeyse ikinci beynimiz ) belirtirsek, ona fazlasıyla haksızlık ettiğimizi söyleyebilirim.
Sindirim sistemimizin beşte birini oluşturan kalın bağırsağımız (1,5-2 m) anüs ile ince bağırsağımız arasındaki kısımdır
KIŞ BİTTİ!
DEPRESYONDAN KURTULUP TOPARLANMANIN TAM SIRASI!
Bu kışı oldukça soğuk, karlı ve bol yağmurlu geçirdik. Kapalı havada, güneşten uzak ve depresif halimizle hareketsiz bedenimizin yaptığı en uzun mesafe sanırım oturma odası ile mutfak arasında yürüdüğümüz mesaf oldu.
Nisan, bahari müjdelediği için bana göre en güzel aydır. Güneş az da olsa bulutlar arasından kendini göstermeye başladığında hemen tatil planları yapılmaya başlandı Nerey gitsem, ne yapsam, ne giyerim derken alınan kilolarla hayalimizdeki bikiniyi giyemeyeceğimizi farkettiğimize göre toparlanma vakti geldi demektir.Adı 'hantallık ' olan kıştan kalma kalın giysilerimizden kurtulmanın tam sırası! Öyleyse hemen harekete geçerek hayalimizdeki bedene kavuşup, aynı karşısında şöyle güzel bir selfi çekmeye ne dersiniz ?
Size önerebileceğim düzenli ve sizi asla aç bırakmayacak bir programla kısa bir zamanda sağlıklı bir biçimde zayıflayabilir ve enerjinizi geri kazanabilirsiniz.Amacımız diyet yapmak değil, sağlıklı yeme alışkanlıkları kazanmak olmalı. Yaza hazırlanırken ağırlıklı olarak alkali beslenme programı uygular ve yeme alışkanlıklarınızı değiştirebilirseniz bedeninizdeki değişimi farketmeye başlayacaksınız.
Sağlığınıza İçin!
Yüzyıllardan beri şarap kadehlerini tokuştururken 'sağlığınıza !' denir
Şarabın içerisindeki maddelerin faydaları düşünülünce gerçekten de aslında sağlık için içilebileceği anlaşılıyor.
Hep merak etmişimdir,dünyanın en güzel fiziğe sahip kadınlarının ve en zengin yemeklerinin olduğu ülkelerden biri olan Fransa'da, nasıl oluyorda insanlar zayıf ve sağlıklı görünüyorlar diye.
Fransızlar,dünyanın en lezzetli ve en yağlı yemeklerini yiyen millet oldukları halde,nasıl oluyorda Amerikalılar obeziteyle savaşırken, ciddi kalp hastalıklarıyla başederken, Fransızlar zayıflar ve kalp hastalıklarından yakınmıyorlar.
Cevap: Resveratrol
Kırmızı üzümün kabuğunda ve çekirdeğinde bulunan resveratrol, son dönemin keşfedilmiş önemli antioksidan maddelerinden birisi.Fransızları adeta milli içkisi sayılan kırmızı şarapta da zengin miktarda bulması haliyle şarabın gözde bir içecek olmasını sağladı.Ayrıca ahududu, erik, dut, yerfıstığı ve kiraz çekirdeğinde de resveratrol bulunmaktadır.
Son yıllarda Harvard Tıp Okulu ve Amerikan Ulusal Yaşlanma Enstitüsünün yaptığı araştırmalar sonucunda,kırmızı şarapta bulunan 'resveratrol' denilen doğal maddenin, kalorili ve sağlıksız yemeklerin
TATLI TUZAKLARA DÜŞMEYİN!
Hayatımız eskisinden daha konforlu, ama nedense daha bir mutsuzuz. Bu nedenle bizi kısa sürede mutlu edeceğine inandığımız alkole, sigaraya ve tatlı gibi şeylere düşkünlüğümüz hızla artmaya başladı. Bu bağımlılıklardan o an için keyif alırken sonra bir de vücutta yarattığı tahribatı tamir etmekle uğraşıyoruz.
Eskiden tatlı çeşitleri bu kadar var mıydı emin değilim ama sosyal medyanın cebimizde olmasıyla her an her şeyden, yenilenden içilenden haberdar olmaya başladık. Dünya mutfağından seçme birbirinden renkli ve lezzetli tatları, kışkırtıcı resimleriyle cep telefonumuzda görür görmez en yakın restoran veya cafe de bulabileceğimizden artık eminiz. Muhteşem sunumlarıyla önce göz zevkimize hitap eden, meyvesi, süslemesi adeta bir sanat haline gelmiş bu ağız sulandırcı lezzetlerin aslında hiç te masum olmadığını biliyoruz. Buna karşılık, bikinili mükemmel vücutlu güzel hanımların, baklava karınlı yakışıklı erkeklerin interneti açtığımızda karşımıza çıkması da ayrı bir psikolojik baskı…Peki hem bu güzel nefis tatlıları şekerlemeleri mideye indirip, hem de nasıl bu Yunan heykeli ya da Kleopatra gibi güzel insan sınıfına girebiliriz? Maalesef öyle bir
Hep dikkatimi çekmiştir...Dizi ve filmlerde zenginlerin sabah kahvaltı sofralarının olmazsa olmazıdır portakal suyu...Sosyal medyaya baktığınızda da, özellikle de instagramda muhteşem doğa manzaralar eşliğinde konulan kahvaltı fotoğrafları da en çok beğeni alan fotoğraflar olmaya başladı. Sanki bir bardak bu mucize içecekten içince, enerji alıp kuş gibi kanatlanıp uçacağız ve mutlu olacağız sanıyoruz..
Artık kış mevsiminin sonlarına yaklaşıyoruz ancak, pek çoğumuz halen salgın halindeki gripten muzdarip durumda. Ayakta ya da yatarak atlatmaya çalıştığımız ve domuz, keçi ve kuş gibi hayvan isimleriyle daha da antipatikleşen bu hastalıklardan kurtulmak için C vitaminine yüklenir olduk. Mucizeler yaratarak bizi hemen ayağa kaldıracağına inandığımız ve sıkıp sıkıp bardak bardak suyunu tükettiğimiz, C vitamini deposu portakalın, faydaları yanında aslında çoğumuzun bilmediği gizli zararlarından bahsetmek gerektiğini düşünerek bu yazıyı hazırladım.
Nasıl olur ? Doktorların kışın bol bol tüketin dedikleri portakal da mı aslında zararlı? gibi sorular eminim şu anda aklınızdan geçiyordur. Bu soruya yanıtım hem evet hem de hayır olacak!
Aslında yola ‘Herşeyin fazlası zarar’ mantığından gitmek
Şifa kaynağı yeni tatlarla tanışın
Globalleşen dünyada teknoloji ile birlikte artık herşeydan haberdar yaşıyor, istediklerimize rahatlıkla ulaşabiliyoruz. Eskiden sadece kitaplarda resmini gördüğümüz egzotik meyvelerden, sebzelerden tutun da değişik tahıllara kadar artık herşeyi en yakın pazarda ya da markette bulabiliyor ya da internetten sipariş vererek kapımıza kadar getirtebiliyoruz.
Önceden adını bile bazılarımızın duymadığı ya da paketini gördüğümüzde içeriğini ve faydalarını bilmediğimiz için denemeye bile cesaret edemediğimiz sofralarımızı renklendirecek yeni lezzetlerle tanışalım!
Kinoa
Güney Amerika'da başta Peru olmak üzere yüksek oranda ve kaliteli proteine sahip bir tahıl olan kinoa,Avrupa'da ve son yıllarda ülkemizde de bilinirliği artan bir besindir. Özellikle hayvansal proteinden uzak kalmak isteyen, veganlar ve vejetaryanlar için son derece lezzetli bir alternatif olan kinoada etten çok daha fazla protein bulunmaktadır. Zengin amino asitlere sahip, yaşlanma etkilerini geciktiren ve hücre yenileyici bir tahıl türü olan kinoa, Özeliikle demir eksikliğinden kaynaklanan kansızlıkta vücudun enerji üretimini destekleyerek, yorgunluk, halsizlik gibi sorunlara çözüm
SÜTÜNÜZÜ EVDE HAZIRLAMAYA NE DERSİNİZ ?
Yazının başlığını okuyunca evde inek besleyemeyeceğimize göre kendi sütümüzü nasıl hazırlayabiliriz diye düşünebilirsiniz. Günümüzde yoğun tempomuzu bahane ederek ev sofralarından uzaklaşmaya başladık. Yediklerimizin ruhsal duygu durumumuzla ilgisini çoğumuz bilmediğimizden enerjiden yoksun, sürekli depresif, yorgun bakışlı bireyler olarak yaşamaya başladık.Özellikle işlenmiş, katkı maddeleriyle raf ömrü uzatılan, gösterişli ambalajlarıyla albenisi artan ürünleri, etiketlerini bile okumadan tüketmeye başladık.Bedenimizin yağlanması ve hızlı kilo alışlar sağlığımız kaybetmeye başladığımızın sinyalleri oldu. İşte bu noktada hastalık ivmesinin hızla yükselişi, kronik hastalıklarla yüzleşmeler, bizleri beslenme alışkanlıklarımızı gözden geçirmeye yöneltti.
Son yıllarda oldukça yaygınlaşan gıda intoleransı (besin hassasiyeti ) testleri bir çok yetişkinde ve çocukta sütte bulunan laktoza karşı hassasiyet olduğunu ortaya çıkardı. Gün içerisinde sürekli gaz , şişkinlik ve hazımsızlık problemleri çekerken çoğumuz artık doğal ortamında beslenmeyen ineklerden elde edilen, yüksek ısıda pastorizasyon işlemiyle süt formunu ve besin değerini