Dünya, Türkiye’ nin terörle mücadele kararlılığını Afrin operasyonuyla gördü.
“Türkiye blöf yapıyor” diyerek, mevcut tutumlarını sürdürenler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Bir gece ansızın gelebiliriz” ifadesiyle sembolleşen bu uyarıların nasıl somutlaştığını Zeytin Dalı Harekâtı ile anladılar.
Erdoğan’ın, Afrin’de kontrol sağlandıktan hemen sonra Irak’ta PKK’nın üslendiği Sincar bölgesi için de “bir gece ansızın” ifadesini kullanması, bu nedenle çok farklı algılanmalı.
İkinci Kandil
Erdoğan’ın, Sincar bölgesi için bu ifadeyi kullanması boşuna değil.
Irak’ın, Suriye’ye açılan kapısı konumundaki Sincar, sıra dağlarla çevrili, 3 bin 200 kilometrekarelik bir alan.
Sincar, dünyanın gündemine, DAEŞ’in, buradaki hakim nüfusu oluşturan Ezidilere yönelik saldırılarıyla geldi. O dönem, Kuzey Irak yönetiminin bölgeden çekilmesini fırsat bilen PKK, Ezidilerle birlikte, ABD desteğiyle DAEŞ’e karşı savaştı ve bölgeye yerleşti.
2014’ten bugüne, burayı yönetim merkezine dönüştürdü.
Ankara’nın yol haritasında Türkiye’de bulunan Afrinliler’in geri dönüşünün sağlanması, Menbiç’in terör örgütü üyelerinden arındırılması ve terör örgütünün Irak-Suriye bağının kesilmesi var
TSK, Özgür Suriye Ordusu ile birlikte, “girilmesi imkansız”, “dağlar geçilemez”, “YPG’lilerin sayısı çok yüksek” denilen Afrin’de kontrolü, benzer harekatlara göre çok kısa bir sürede, başarıyla sağladı.
Masadaki planlar, sahaya neredeyse birebir yansıtıldı. Artık sıra, Afrin’in içindeki faaliyetlerde. Ankara’daki güvenlik bürokrasisi, sivil ve askeri uzmanlarla Afrin’de yürütülecek faaliyetler başta olmak üzere, Türkiye’nin yol haritası konusunda konuşma imkanı buldum. Önce sıcak gündemle ilgili aldığım bilgileri aktarayım.
Aile görünümlü PKK’lılar
Örgütün, neredeyse bina bina yerleştiği Afrin’de büyük bir temizlik harekatı yapılması gerekiyor.
Bu süreçte en çok aile görünümünde olan PKK-YPG’liler endişe yaratıyor.
Sivillere zarar vermemek için büyük özen gösteren TSK’nın, ev ev tespit yapma zorunluluğu bulunuyor.
Örgütün ayrıca, suikast, pusu, intihar saldırıları deneyebileceğine yönelik istihbaratlar alınıyor.
Bir siyasi çekişme ya da sürprize sahne olması zaten beklenmeyen MHP’nin 12. Olağan Kurultayı, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin, üzerinde titiz bir çalışma yapıldığı belli olan konuşmasındaki kritik vurgularla anılacak.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kurultaya gönderdiği, tabiri caizse demir leblebi mesaj, salondaki hava, AK Parti’nin katılım düzeyi ve Bahçeli’nin konuşmasına bir bütün olarak bakıldığında artık berraklaşan iki tablo görüyoruz.
1- Bahçeli’nin hem MHP’yi kurumsal kimlik olarak hem de milliyetçi hareket camiasını toplumsal bir kitle olarak muhalefet bloğundan ayırdığı kritik bir eşiğe tanık oluyoruz.
2- Konjonktürel, yokluk-varlık mücadelesine ya da baraj sorununa dayanarak gerçekleştirildiği belirtilen cumhur ittifakının bir seçimlik olmayacağının işaretlerini de net olarak görüyoruz.
MHP liderinin, başını CHP’nin çektiği muhalefet bloğundan ve daha da önemlisi kendi tabanından sorulan büyük soruya verdiği cevabı içselleştirdiğini, bunun gerekçelerini anlatma konusunda önünü daha net gördüğünü ve bundan sonra daha rahat anlatacağını da saptıyoruz.
O soru, çok genel ifadeyle, Erdoğan karşıtı bloğun 16 Nisan referandumunda yakaladığı oy oranıyla domine edebileceği gelecek
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, önceki gün teması çevre duyarlılığı olan yemekte iş, sanat, siyaset, yargı ve medya dünyasından kadınları bir araya getirdi.
Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, dünyanın hiçbir yerinde kadınların lütuf beklemediğini vurgularken, “Kadınlar en temel insani haklarını, eğitim ve çalışma haklarını istiyorlar. Şiddetten, istismardan uzak bir yaşam talep ediyorlar. Kadına kötü yaklaşımdan tabiata hor muameleye kadar her biri ahlaki zafiyetin neticesidir. Bu nedenle önce insana bakışımızı değiştirmek durumundayız” ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik şiddet ve her türlü istismar gündemin ilk sıralarında.
Son dönemde, güya din adına, fetva kılıfı altında, kimi isimler tarafından yapılan akla ziyan açıklamaların objesi de maalesef kadınlar.
Kadın literatürü bu kadar geniş ve bir o kadar da kadın aleyhine oluşmuş bir sosyolojik altyapımız olduğunu da tekrar tekrar anlıyoruz.
Bu nedenle, Emine Erdoğan’ın, konuya her şeyden temel insan hakları bakımından yaklaşan bakış açısının altını çizmek gerekiyor.
Önceki günkü davette de masalardaki sohbet konularının başında kadın hakları, kadın mücadelesi ve sözde fetvalar vardı.
Külliye’deki yemeğe Başbakan Yar
Din konusunu ulusal güvenlik meselesi olarak gördüğünü dile getiren Başbakan Yardımcısı Bozdağ, kadınların Diyanet’te daha aktif olacağını, fetvaların artık yazılı verilerek kayıt altına alınacağını bildirdi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İslamiyet’i korkutucu ve ayrıştırıcı bir dille anlatanlara yönelik yaptığı çıkış ve çağrının ardından Diyanet İşleri Başkanlığı harekete geçti. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Ekrem Keleş ve Diyanet’in ilk kadın Başkan Yardımcısı Huriye Martı, dün gazetecilerin Ankara temsilcileriyle biraraya gelerek, yol haritalarını anlattılar. Bozdağ’ın, Diyanet’in “kadın seferberliği”ni de içeren planlamaları konusundaki sözlerini şöyle aktarabilirim:
KADIN BAŞKAN KOORDİNESİNDE SEFERBERLİK: Esasında kadınlar üzerinden dinimizi yıpratma çalışmaları tam da böylesine önemli çalışmaların yapıldığı döneme rastladı. O yüzden çok üzüldük. Yaşanan tartışmaların niteliğine baktığımızda bu tartışmalar hükümetimizin aldığı kararlar veya yaptığı uygulamalar sonucu oluşan tartışmalar değildir. Bu tartışmalarda konu edilen hususlar, Diyanet İşleri Başkanlığımızın görevlileri tarafından dile
Seçimleri boykot tartışmaları için “Kazanacağımız seçimi neden boykot edelim?” yanıtını veren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin ittifak yapıp yapmayacağı konusunda açık kapı bırakarak, “Karşı değiliz, zaman gösterecek” dedi...
Meclis’te dün ittifak mesaisi yorgunluğu vardı. AK Parti ve MHP’nin anlaşarak, seçimlerde ittifak yapmayı mümkün kılan düzenlemeyi tek oturumda bitirmeyi kararlaştırması, 20 saat süren gerilimli bir mesai sonunda teklifin yasalaşmasını sağladı. AK Parti ve MHP, bu nedenle grup toplantılarını iptal ederken, hafta sonu tüzük kurultayını da yaparak, 2019 seçimleri öncesi kurultaylarını tamamlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kürsüdeydi.
Grup toplantısından sonra Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi ve Habertürk’ten Muharrem Sarıkaya ile birlikte Kılıçdaroğlu ile görüşme imkânı bulduk. CHP lideri, seçimleri boykot tartışmaları için “Kazanacağımız seçimi neden boykot edelim?” yanıtını verirken, CHP’nin ittifak yapıp yapmayacağı konusunda açık kapı bırakarak, “Karşı değiliz, zaman gösterecek” dedi.
Kılıçdaroğlu’na sohbetin başında dün sabah, CHP milletvekili Musa Çam’ın, MHP lideri Devlet Bahçeli’ye yönelik ifadeleriyle başlayan tartışma ve çıkan kavgayı
Türkiye-ABD ilişkileri kritik bir dönemeçten geçiyor.
İlişkilerin sağlıklı zemine taşınması için hassasiyetlerin dikkate alınması zorunlu.
8-9 Mart’ta, Suriye için kurulan teknik komite çerçevesinde, ABD ile bu ülkede masaya oturan Türkiye’nin net tavrı da yapıcı tutumu da ortada.
ABD için aynı netlikten söz etmek ise çok güç.
Tam da 8-9 Mart’taki görüşmeden ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun önümüzdeki hafta yapacağı ziyaretten önce, ABD odaklı gelişmeler de bu düşünceyi yeniden besledi.
Büyükelçilik niye kapandı?
ABD Büyükelçiliği, geçtiğimiz pazar günü, İngilizce sitesinden, güvenlik tehdidi nedeniyle hizmet vermeyeceğini açıklayarak, kapılarını pazartesi ve salı günleri kapattı.
Aynı akşam, ABD istihbarat birimlerinin bildirimiyle, emniyet ve istihbarat birimlerimiz DAEŞ’li olduğu değerlendirilen hücreye operasyon düzenledi ve Samsun’da yabancı uyruklu 4 kişi yakalandı.
Dini bilgi adı altında; asansöre yalnız binilmemesi, battaniyenin şekline dikkat edilmesi gibi açıklamalardan rahatsız olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, son yapılan MYK toplantısında Bozdağ’a talimat vererek Diyanet İşleri Başkanlığı’nın konuyla bizzat ilgilenmesi gerektiğini söyledi
Ankara’da siyaset kazanı kaynıyor.
Cumhur ittifakı netleşti.
Karşı bloğun nasıl bir ittifak kombinasyonunda yer alacağına ilişkin yoğun bir tartışma var.
Bir yandan Afrin harekâtı sürerken, diğer yandan bir türlü ortadan kalkmayan bir erken seçim iddiası Ankara koridorlarında seslendiriliyor.
Bir yandan da iç siyasi tartışmalara eşlik eden sosyal, toplumsal sinir uçlarını harekete geçiren gündem başlıkları var.
Çocuklara yönelik istismar ve son dönemde artan din adına yapılan, dine zarar veren bir takım tuhaf açıklamalar.
Bu yoğun gündem başlıklarına ilişkin olarak iktidar cephesinden yansıyan bazı önemli bilgiler ve değerlendirmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum.