Facebook sayfamda hunharca beliriveren, WhatsApp’ıma patır patır düşen reklamlar, “Gelelim mi?” diye bana bir sorsaydınız keşke...
Sabah gazetelerini okumamı takiben bilgisayarımın başına geçiyorum. Facebook’u açıyorum, bakalım var mı kaçırdığım bir şey. O “şey” e geleceğim hayırlısıyla da sayfamda aşağı in Allah in, bir türlü gelemiyorum. Kendi arkadaşlarımdan çok reklam var. “Mucize diyetle kaç kilo verdi?”, “Saç dökülmesine son!”, “Göz çevrenizdeki kaz ayaklarına ölüm!” ve benzeri reklamlar peş peşe sayfamda... Sadede gelemiyorum bir türlü. Hadi televizyonda reklam çıktı mı kumandanın bir tuşuyla kanal değiştirebiliyorum, cep telefonuma ismini hayatımda duymadığım firmalardan mesaj geldiğinde “mesaj engelle” programını kullanıyorum (bu programdan önce bana mesaj atan tüm firmaları tek tek saatlerce arıyordum “yeter” diye) fakat söz konusu Facebook olduğunda ne zaman karşıma hangi reklamın çıkacağını bilemiyorum.
Bir tanıdıktan geldi diye ciddiye alıp tıkladığım bile oluyor bazen. Düşünün ki Facebook sayfanıza bir insanı eklerken “arkadaşı ekle” tuşu var, bir seçim hakkı veriliyor size.
Peki sayfamdaki bu yabancılar kim? Elbette ki herkes işini yapıyor, bu devirde en önemli şey maksimum görünürlük. Benim tek isteğim bunları görmek veya görmemek için benim de bir seçim hakkımın olması.
Sabrın da bir sınırı var
Geçen gün WhatsApp’tan ilk reklam mesajım geldi. Vatana millete hayırlı olsun. Oradaki özel alanıma da el atıldı yani. Dayanamadım, uzun bir cevap yazdım. Cevabım kendilerine ulaştı mı bilemiyorum fakat sabrın da bir sınırı var. Bir özelimiz var(dı) bizim. Hani nerede?
Bir belgesel izlemiştim gelecekle ilgili. Yola sıralanmış billboard’lar var ya, siz yürürken o billboard’un içinden bir hologram insan çıkıyor yolunuzu kesip size ürün tanıtıyordu. O gece rüyama girmişti bu sahne. Sanki teknolojinin kayışının
koptuğu bu dünyada giderek küçülüyorum, herhangi bir hareket alanım kalmıyor. Bu işin sonu nereye varır, kestirmek zor.
Zamandan kopuk bir öğle molası...
Çayımı içerken hayal kurdum
Açılalı bayağı zaman geçti fakat ben yeni gittim. Yorucu başlayan bir iş gününün öğle arasında nefes gibi geldi ne yalan söyleyeyim... Nuruosmaniye’deki Armaggan mağazasının en üst katındaki Nar Lokantası, beni bir saatliğine zamandan koparttı. Geleneksel esnaf lokantası usulü sıralanmış Türk yemeklerini uzun uzun seyredip siparişimi verdim. Tatlımı yedim. Çayımı içerken hayal bile kurdum. Günümün geri kalanı çok güzel geçti. Kafamızdaki düşünce bulutlarını bir süreliğine bile olsa dağıtan bir yerde olmaya o kadar ihtiyacımız var ki...