Geçen martta Türkiye ile AB arasında Türk vatandaşlarına vize muafiyetini de sağlamayı öngören anlaşmanın geleceğini belirleyecek bürokratik süreç bugün başlıyor.
AB Komisyonu, Türkiye’nin vize kolaylığından yararlanabilmesi için benimsemesi gereken 72 kriter konusundaki performansını değerlendirecek ve tavsiye niteliğindeki kararını açıklayacak.
Bundan sonra konu Avrupa Parlamentosu’nun ve üye ülkelerin milli meclislerinin gündemine gelecek, son olarak da 28 ülkenin temsil edildiği AB Konseyi’nde nihai karara bağlanacak...
Anlaşmanın Haziran sonunda yürürlüğe girmesi planlanmıştı. Bu bakımdan AB’nin çeşitli organlarının elini çabuk tutması gerekecek. Tıpkı son günlerde Türkiye’nin de yaptığı gibi...
Zamanla yarış
Gerçekten gerek hükümet, gerekse Meclis, AB’nin şartlarını, yani 72 kriteri içeren yasal düzenlemeleri hayata geçirmek için adeta zamanla yarıştı. TBMM’de dokunulmazlık tartışmalarının yol açtığı kavgaların dahi bu hızı kesmemesi dikkate değer...
Bu da şunu gösteriyor: Siyasi irade olduğu takdirde, AB ile uyum yasaları, zaman baskısı altında dahi, fazla zorlanmadan çıkabiliyor. (Bu daha önce Kopenhag kriterleriyle ilgili yasal düzenlemelerin kabulü sırasında görülmüştü)...
Keşke bu irade ve kararlılık yumurta kapıya dayanmadan, AB baskısı faktörü beklenmeden yapılsa...
Bu ilerisi için bir örnek olmalı...
Sonunda olacak mı?
AB Komisyonu’nun bugün vize sürecine yeşil ışık yakması bekleniyor. Ancak bu Türk vatandaşlarının bu yazın başında Schengen ülkelerine vizesiz gidebilmesini garanti etmiyor. AB bazı yetersizlikler bulabilir, süreç uzayabilir ve sözü edilen tarihte gecikme olabilir.
Ama genel kanı, sonunda bu işin olacağıdır. Bunun başlıca sebebi de vize işinin mülteciler meselesine bağlanmış olmasıdır. Doğru veya yanlış, gerçek budur.
Dolayısıyla, Avrupalılar kendilerini zorlayan göç krizini hafifletmek için, mülteci-vize ilintisini kabul etmek gereğini hissediyorlar.
Başbakan Davutoğlu ve diğer yetkililer son günlerde şu temel şartı açıkça ortaya koydular: Vize yoksa, mülteci meselesinde işbirliği de yok... O durumda yasa dışı göç hareketinin frenlenmesi ve Avrupa’ya ulaşabilen kaçak mültecilerin Türkiye tarafından geri alınması söz konusu olmayacak...
Açıkçası bu, mültecilerin hiç de istemediği, onların aleyhinde işleyen bir düzenleme... Uluslararası hukuka ve insani duygulara da pek uygun değil.
Ankara’nın bunu bir koz dolarak kullanması pratikte AB’yi vize konusunda daha esnek davranmaya itiyor. Yoksa Türk vatandaşlarına vize muafiyeti konusu AB’nin gündemine hiç gelir miydi?