Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türk vatandaşlarının “vizesiz Avrupa” umutları suya mı düşüyor?
Haberler bu umutların haziran sonunda gerçekleşemeyeceği ve bu işin “başka bir bahara” -sonbahara- kalabileceği yönünde... Tabii bunun da garantisi yok ama beklentiler sönmüş değil...
Aslında TC vatandaşları için Schengen bölgesinde vizesiz seyahat ile, Avrupa’ya Suriyeli mülteci akını arasında bir ilinti kuran 18 Mart anlaşması, Türkiye’yi de, AB’yi de tatmin eden bir diplomatik başarı sayılmıştı.
Hatırlayalım: Bu yılın başlarında Avrupa ülkelerine yönelik göç dalgası Ankara’yı da baskı altında tutan uluslararası bir sorun haline gelmişti. Başbakan Davutoğlu’nun inisiyatifiyle gerçekleşen anlaşma, Türkiye’nin mülteci akınına set çekmesine ve Avrupa’ya kaçak giden Suriyeli sığınmacıları “geri kabul” etmesine karşılık AB’nin de Türk vatandaşlarına vize serbestisini sağlamasını ve de üyelik müzakerelerine hız vermesini öngörüyordu.
Şeytan ayrıntıda
O zaman da yazdığımız gibi, ilk bakışta bu iki tarafın da beklentilerini karşılayan bir mutabakattı. Ama bunun hayata geçirilmesi sürecindeki zorluklar “Şeytan ayrıntıdadır” sözünü hatırlatıyordu.
Nitekim ilk sıkıntı, anlaşmanın şart koştuğu kriterler konusunda ortaya çıktı.
Aslında Türkiye bir yandan Ege’den mülteci kaçışını frenleyecek önlemler alırken, diğer yandan AB’nin 72 kriterini gündeme aldı ve çok hızlı bir şekilde bunların 67’si üzerinde yasal çalışmalarını tamamladı. Ama Türkiye’nin takıldığı bir kriter var ki, bu, Ankara’nın çok hassas olduğu terörle mücadele yasasıyla ilgili.
Ciddi terör sorunlarıyla karşılaşan Ankara, mevcut yasayı değiştirmenin imkânsız olduğunu ilan ediyor. AB ise Türkiye’deki terör yasasında, AB kriterlerine uygun değişikliğin yapılmasını şart koşuyor.
Vize işi olmazsa...
Bu noktada ortaya çıkan anlaşmazlık iki tarafın da temel pozisyonlarıyla direkt ilintili olduğu için, vize konusu da takıldı.
Şimdi “Bu kriterler de nereden çıktı?” diye sorulabilir. Ama anlaşma yapılırken bunlar bilinmiyor muydu? AB’nin kriterler üzerindeki ısrarı sürpriz olmamalıydı...
Peki, bundan sonra ne olacak? Son sert söylemlere rağmen, Ankara’nın ve AB’nin diyaloğu kesmek ya da süreci rafa kaldırmak gibi bir niyetlerinin olmadığı açık. Kuşkusuz bu tıkanıklığı gidermenin en iyi yolu, pürüz oluşturan konuları -terör yasası gibi- gibi müzakere edip yeni formüller bulmaktır. En kötüsü ise “Vize yoksa AB ile diğer konularda da (göç dahil) işbirliği yok” diye düşünmektir.
Vize ile göç arasında kurulan ilintinin amacı, Türkiye-AB ilişkilerini canlandırmaktı. Bu ilinti, bağları sarsabilecek bir sürtüşmeye dönüşmemeli...