Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Merkezi Berlin’de olan Uluslararası Şeffaflık (IT) örgütünün bu hafta yayımladığı 2014 raporundaki dünya haritasına baktığınızda, yolsuzluğun ne kadar yaygın olduğunu kolayca görürsünüz.
Yolsuzluk derecesinin dört farklı renkle gösterildiği haritada 175 ülkenin büyük çoğunluğu, bu dertten muzdarip: Afrika, Asya, Latin Amerika ülkelerinin büyük kısmında yolsuzluk derecesi yüksek. Yolsuzluğun çok az görüldüğü başlıca bölgeler ise İskandinavya ve Kanada. Nitekim Danimarka, Hollanda ve Finlandiya yeryüzündeki “en temiz toplum”lar sıfatını taşıyorlar. Yolsuzluğun en ağır şekilde hâkim olduğu ülkeler de Sudan, Kuzey Kore ve Somali...
Türkiye sıralamada ortalarda bir yerde. Ama aldığı puan düşük; daha doğrusu düştü: Bu yıl puanı 45. Geçen yıl 50 idi.
Rapor bu gerilemenin nedenini açıklıyor ve bu arada Türkiye’de son zamanlarda ifade özgürlüğünün kısıtlanarak yolsuzluk olaylarının örtbas edilmeye çalışıldığını belirtiyor.

Yoksulluk ve yolsuzluk
Rapordaki bulgular, genelde halk arasında yaygın olan bazı düşüncelerin doğru olmadığını gösteriyor.
Örneğin bu algılardan biri otoriter ve disiplinli rejimlerde yolsuzluğun mevcut olma şansının bulunmadığıdır. Kuzey Kore ve birçok Afrika ülkesindeki durum bunun aksini gösteriyor. Bu ülkelerde yolsuzluk var ama rejim onun duyulmasına izin vermiyor.
Diğer bir algı da dini duyguların, muhafazakârlığın güçlü olduğu toplumlarda yolsuzluğun olamayacağıdır. Oysa Arap ülkelerindeki ve Latin Amerika’daki durum da bu görüşü doğrulamıyor.
Nihayet yolsuzluğun yoksullukla ilintili olduğuna dair bir kanaat da var. Gerçi bu sorun daha çok fakir veya ekonomisi bozuk ülkelerde görülüyor. Ama bu da gelişmiş veya varlıklı ülkelerde (ABD’den İtalya’ya ve Almanya’ya kadar) hiç yolsuzluk olmuyor demek değil...
Yolsuzlukların sebepleri hakkında çok şey yazıldı. Evet, birçok fakir veya gelişme halindeki ülkede yolsuzluğa başvuranlar (özellikle devlet görevlileri) bunu “ihtiyaçtan” veya “yaşam standartlarını yükseltme” ihtirasından dolayı yapıyorlar. Ancak gelişmiş ülkelerde de devlet yetkililerinin, politikacıların, hatta özel sektördeki şirket veya banka yöneticilerinin de aynı yola başvurdukları bir gerçek.
Ahlaki değerler kıstasıyla bunu bir yere kadar izah etmek mümkün. Ama bu da yeterli değil. İskandinav ülkelerindeki “temiz toplum” anlayışı, sosyoekonomik düzende, toplumsal kültür ve zihniyetle de ilintilidir.

“Sıfır” tolerans
Yolsuzlukla mücadele konusunda da çok şey söylendi ve yazıldı. Bu sorunun halli için elbet ekonomiyi geliştirecek ve herkesin hayat standartlarını yükseltecek bir düzen kurmak, rüşvet vesaireyi caydırıcı hale getirecek ve bu suça ağır cezalar getirecek yasalar çıkarmak, bürokrasiyi de bu konuda denetleyecek mekanizmalar oluşturmak, tavsiye edilen başlıca tedbirler.
Bir de tabii, halkın yolsuzluğu “olağan” bir şey saymaması, buna tolerans göstermemesi gerek...
Ama bütün bunların etkili olması için önemli bir şart var: O da demokrasi. “Temiz toplum”un yolu, “şeffaflık”tan geçer.