İstanbullu- ların günlük yaşamlarıyla ilgili şikâyetlerine son zamanlarda bir yenisi eklendi: O da Suriyeli dilenciler...
Gün geçmiyor ki bu kentin sakinleri sokaklarda, metro girişlerinde dilenen çoluk-çocuklu Suriyeli mülteci ailelilerinden duydukları rahatsızlığı dile getirmesinler.
Bu sadece İstanbul’da görülen bir manzara değil tabii. Benzer durum Ankara dahil Türkiye’nin birçok kentinde de var. Hatta bununla bitmiyor, birçok ilde insanlar Suriyeli sığınmacıların sebep olduğu başka sorunlardan da şikâyetçiler: Mültecilerin ucuza çalışarak iş kapmaları, kiralar dahil fiyatların artması, suç oranının yükselmesi gibi...
Suriyeli mülteciler sorunu ne yazık ki medyaya daha çok bu olumsuz yönleriyle yansıyor. Oysa bu sorunun ciddi şekilde incelenmesi gereken pek çok boyutu var.
* * *
Aslında, öncelikle sorulması gereken soru, halen Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecilerin “geçici” mi, yoksa “kalıcı” mı olduklarıdır? Zira çözüm yollarını ona göre aramak gerekecek.
Önceki gün İstanbul’da gerçekleşen bir sivil toplum çalışması, bu soruya ışık tuttu. Friedrich Newmann Vakfı ve Avrupa Liberal Forumu’nun düzenlediği “Mülteci Krizi” başlıklı bir yuvarlak masa toplantısında yerli ve yabancı uzmanlarla katılımcılar bu meselenin çeşitli boyutlarını tartışmak fırsatını buldular.
Bu görüşmelerin odak noktasını Hacettepe Üniversitesi’nden Doçent Dr. Murat Erdoğan’ın, kapsamlı bir ankete dayalı sunumu oluşturdu.
Dr. Erdoğan’ın detaylı açıklamalarının en dikkat çekici noktası, Suriyeli mültecilerin Türkiye’de “kalıcı” olduklarına ilişkin görüştür.
Bu, sayıları 1.6 milyonu bulan Suriyeli sığınmacıların hepsinin Türkiye’de kalacağı anlamına gelmiyor. Suriye’de iç savaş bittikten ve düzen sağlandıktan sonra (kim bilir ne zaman), bu mültecilerin bir kısmı evlerine dönmek isteyecek. Bu arada Türkiye’deki mülteciler arasında Avrupa’ya göç etmek isteyenler de var.
Yani bu durumda şunu aklımıza koyalım ki Suriyeli mülteciler zaten savaş nedeniyle daha uzunca bir süre yurtlarına dönemeyecek, savaş bittikten sonra da çoğu da ülkemizde kalmayı tercih edecek.
* * *
Bu durumda Dr. Erdoğan’ın tespitleri ve değerlendirmelerinin ışığında Suriyeli mültecileri Türk toplumuna entegre etmenin yollarını aramak, bu yolda da şimdiden gereken adımları atmaya başlamak gerek.
Anket sonuçlarına göre, mültecilerin sadece yüzde 13’ü kamplarda kalıyorlar. (Yakalanan dilenciler de kamplara sevk ediliyorlar). Yani büyük çoğunluk, Türkiye’nin 72 iline dağılmış durumda. İstanbul’dakilerin sayısı 330.000’i buluyor. (Ama Antalya, Anamur gibi turizm bölgelerinde yerel makamlar işsiz sığınmacıların girişini yasaklıyor).
Suriyelilerin dağıldıkları illerde çalışabilmeleri ve yerleşik gelebilmeleri sorunun ekonomik yönünü oluşturuyor. Diğer önemli bir boyutu da çocukların eğitimi. Sığınmacıların yüzde 53’ü 18 yaşından küçük. Bunlara okul gerek. Yani mesele sadece “insani yardım” ile bitmiyor.
Çoğu kalıcı olacağına göre, Türkiye’nin nüfus yapısında önemli bir değişiklik oluyor demek. Ona göre entegrasyon stratejisini süratle belirlemek lazım.