Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geçen cuma Selanik’ten dönerken, uçakta muhabirimiz Abdullah Karakuş’a verdiği demeçte, Suriye meselesinde son zamanlarda pek gündeme gelmeyen siyasi çözüm konusunda ilginç bir “teklif”ten söz etti.
Bakan, arkadaşımızın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Suriye sorununu Türkiye, Rusya, İran ve Arap Birliği’nden oluşan bir grubun çözebileceğine” dair beyanıyla ilgili sorusuna şöyle bir yanıt verdi: “Biz samimi bir şekilde Suriye’de siyasi bir dönüşüm olsun, herkes, herkesi kucaklayan bir geçici hükümet olsun diyoruz... Bu geçiş döneminde de herkes olumlu yaklaşsın. Bundan Rusya’nın da dışlanmaması lazım. İran’ın da kaygısının olmaması lazım. O (Esad) gittikten sonra herhangi bir tarafı rahatsız edecek bir yapılanmanın olmaması lazım... Bu bizim teklifimiz...”
Bakan, Türk diplomasisinin bu “teklif” üzerinde halen bir girişim yapılıp yapılmadığını söylemedi, ayrıca bunun hangi yoldan, hangi yöntemle gerçekleştirilmek istendiğini de açıklamadı. Cumhurbaşkanı’nın saydığı birkaç ülkeden oluşan “grup”, sanki ABD ve Batılı ülkelerin dışında düşünülmüş...
Sağırlar diyaloğu
Aslında bu “teklif”, bir türlü anlaşma sağlanamayan Cenevre Konferansı’nda Batılıların (Türkiye tarafından desteklenen) önerileri doğrultusunda. Bu müzakerelerin sonuçsuz kalmasının başlıca nedeni, Rusya’nın “geçiş süreci”ne Beşar Esad’ın mutlaka dahil edilmesi üzerindeki ısrarıdır.
Yani siyasi çözümle ilgili anlaşmazlığın temelinde o zaman da yatan sorun bunun “Esad’lı mı, Esad’sız mı” gerçekleşmesi gerektiğiydi; bugün de sebep aynıdır. Bu bakımdan açıkçası Bakan’ın sözünü ettiği “teklif”in Rusya ve de İran tarafından kabul görmesi olasılığı pek yoktur. Nitekim Rusya Devlet Başkanı Putin’in son Türkiye ziyaretinde söyledikleri Moskova’nın bu konudaki tutumunda herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını gösterdi.
Çavuşoğlu yarın Tahran’a gidecek. Orada da İranlı meslektaşından, Tahran’ın bilinen pozisyonu hakkında farklı ve yeni bir şey duyacağı da çok şüphelidir.
Kısacası, bütün bunlar, Suriye sorununun “siyasi çözümü” alanında herhangi yeni bir gelişme olmadığını, ilgililer arasında yapılan görüşmelerin de bir “sağırlar diyaloğu”ndan öteye gitmediğini gösteriyor.
Bu da Şam’daki statükonun, yani Esad rejiminin daha bir süre devam edeceği anlamına geliyor.
Suriye’de IŞİD’in ortaya çıkması ve öte yandan muhaliflerin (bu arada Özgür Suriye Ordusu’nun) yetersiz kalması, rejimin işine yaramıştır.
Şartlar paketi
Bugün ABD önderliğindeki koalisyon için öncelik IŞİD ile mücadele olmaya devam ediyor. Türkiye’nin Esad’ın saf dışı edilmesi hedefinin öne alınması konusundaki çabaları şu ana kadar arzulanan sonucu vermiş değil.
Çavuşoğlu aynı söyleşide Türkiye’nin IŞİD ile mücadele bağlamında ortaya koyduğu bir “paket”ten söz etti. Bunun içinde İncirlik Üssü’nün kullanılması ile “uçuşa yasak ve güvenli bölgeler”in kurulması gibi şartlar birbirleriyle ilintili olarak yer alıyor. Bunlar hâlâ “farklı düşünen” ABD ile müzakere konusu.
Kısacası, Suriye’de siyasi çözüm alanında bir gelişme olmadığı gibi, IŞİD’i kapsayan cephede de belirleyici bir hareket yok.