Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önceki gün “Suriye’deki Yeni Cephe” başlıklı yazımızda Esad rejimini devirmek üzere kurulan Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) ülkenin kuzeyinde El Kaide bağlantılı radikal İslamcı gruplarla çatışmak zorunda kaldığını ve bu yeni cephede zemin kaybetmekte olduğunu belirtmiştik.
Son haberler bölgedeki savaş alanının daha da genişlediğini ve mevcutlara bir yeni cephenin daha eklendiğini gösteriyor.
Bu kez, ÖSO’dan ayrılarak İslam Cephesi adı altında faaliyete geçen ve 7 radikal gruptan oluşan birlikler, Suriye’de bir “İslam Devleti” kurmak amacıyla, yeni bir cephe açmış bulunuyorlar.
Bu birliklerin ilk zaferi, önceki gün Türk sınırına yakın Bab-el Hava mevkiindeki ÖSO karargâhını ve içinde Amerikan ve İngiliz askeri teçhizatı bulunan depoları ele geçirmesi oldu.
Böylece Esad’ı devirmek amacıyla ÖSO’ya yapılan askeri yardım, yanlış ellere düşmüş oldu. Olay, Batı’nın -ve Türkiye’nin- desteklediği muhalefet güçleri için ağır bir darbe oluşturuyor.

ÖSO’ya çifte darbe
İslam Cephesi’nin Bab-el Hava’yı ele geçirmesinden sonra, ABD ve İngiltere, ÖSO’ya Türkiye üzerinden yapılan askeri yardımı durdurmaya karar verdi. Türkiye de bu olay üzerine Cilvegözü sınır kapısını kapattı.
Bu karar için gösterilen gerekçe, ÖSO’ya gönderilen askeri malzemenin, ÖSO’yu da saf dışı edip kendi hâkimiyetlerini kurmak isteyen radikal İslamcıların eline geçmesidir. Böyle bir reaksiyon haklı da görülse, pratikte bu, ÖSO’nun daha da zayıflaması ve savaşamaz hale gelmesi sonucunu yaratıyor!
Suriye’deki iç savaşta gelinen noktada Batı -ve Türkiye- şimdi böyle bir açmaz karşısında. Gerçek şu ki, bu durum bir yandan bölük pörçük muhalif gruplar arasında radikal İslamcıların gücünü ortaya koyuyor, diğer yandan da Beşar Esad’ın da elini kuvvetlendiriyor. Hem de Cenevre-2 Konferansı için diplomatik çabaların yoğunlaştığı bir sırada...
Yeni cepheleşme -ya da iç çatışmaların yayılması- barış konferansının zaten az olan başarı şansını büsbütün zayıflatıyor. Başta, geniş bir uluslararası desteğe sahip olan ve Suriye’nin “meşru temsilcisi” sayılan Suriye Ulusal Koalisyonu’nun tek ses vererek bu konferansta ağırlığını koyabileceği tahmin ediliyordu. Oysa şimdi özellikle İslamcı grupların kendi başlarına hareket etmeleri sonucunda bu ihtimal de azalıyor.

Farklı bir strateji
Şimdiki noktada Batı’nın ve Türkiye’nin Suriye stratejisini tekrar gözden geçirip gereken ayarlamaları yapmalarına ihtiyaç var.
Washington’da bu yönde çalışmaların yapılmakta olduğu anlaşılıyor. ABD’nin Esad rejimine karşı tutumunu yumuşattığı zaten belli oluyor. Obama yönetiminin Suriye konusunda Rusya ile kurduğu diyalog ve son olarak da yeni İran yönetimine yaklaşımı, Washington’un farklı bir Suriye stratejisi benimsemesine yol açabilir.
Ankara’da da kuşkusuz Suriye ile ilgili -gerek cephedeki, gerekse diplomatik arenadaki- gelişmeler yeni gerçeklerin ışığında değerlendiriliyordur. Bunun ne gibi ayarlamalara yol açacağını yakında göreceğiz.