Suriye’de iki hafta için öngörülen “geçici” ateşkes’in birçok ihlallere rağmen devam etmesi, nisbi bir rahatlama yarattı. Ne de olsa, “çatışmasızlık” adı altında ABD ile Rusya arasında varılan mutabakatın daha baştan çökmesinden de korkuluyordu.
BM’nin Suriye özel temsilcisi Staffan de Mistura’nın deyişiyle “kırılgan” olan ateşkes, bazı bombardımanlara ve çatışmalara karşın, “tutmuş görünüyor”. Bu da hiç olmazsa, uzun süredir rakip güçlerin (Esad’ın ordusu ile farklı “muhalif grupların) kuşatması altındaki bölgelerde aç susuz yaşayan sivil halka, havadan veya karadan acil insani yardım yapılmasına imkân veriyor.
Silahların (o da bir kısmının) geçici olarak susması, başta Halep olmak üzere, bazı bölgelerde yaşanan insanlık dramını ilk kez daha net olarak ekranlara yansıttı. Yıkılan binaların enkazı arasında en temel ihtiyaçlardan yoksun bir şekilde hayatta kalma mücadelesi veren çoluk çocuğun BM denetiminde ulaştırılan yiyecek, içecek paketlerine kavuşmasının yarattığı buruk sevinç, trajik tablonun sadece bir karesi...
Kritik hafta
Bütün mesele “çatışmasızlık” durumunun bir hafta daha devam edip etmeyeceği ve “geçici” sürenin sonunda ne olacağıdır.
Genelde ateşkesler, tarafların barış masasına oturacağı umuduyla ilan edilir. Ama bunun için de silahların iyice susması ve bunun görüşmeler süresince devam etmesi şart.
Suriye’de bunun sağlanması oldukça zor. Bu bakımdan 9 Mart’ta Cenevre’de yapılması kararlaştırılan “barış görüşmeleri”nin başlayıp başlamayacağı büyük bir soru işareti...
Suriye’deki çatışmasızlık durumunun bir özelliği bunun alışılagelen klasik anlamdaki “ateşkes”lere benzememesidir.
Suriye’de doğrudan veya dolaylı olarak savaşan pek çok taraf var. “Çatışmasızlık” anlaşması, bunların bir kısmının ateşi kesmesini, diğerlerinin ise hedeflerini vurmaya devam etmesini öngörüyor: Örneğin BM’nin “terörist” olarak nitelendirdiği IŞİD, El Nusra gibi örgütlere atış serbest... “Diğerleri” konusunda ise görüş birliği yok. Bu nedenle Rus uçakları örneğin “muhalif” grupları bombalamaya devam ediyor.
Kazanan, kaybeden...
Gerçek soru şu ki bu ateşkes Esad rejimini ve Rusya dahil arkasındaki güçlerin istediği gibi -yani onların lehinde- hüküm sürüyor.
Buna karşılık “ılımlı” muhaliflerin siyasi platformda olduğu gibi askeri alanda da durumu zayıflamış bulunuyor. Bu onları destekleyen Türkiye için de bir gerileme sayılır.
Ateşkesin Ankara’yı sıkıntıya sokan diğer bir husus da uluslararası camianın PYD/YPG’yi terör örgütü olarak kabul etmemesi ve dolayısıyla ona bu süreç içinde bir nevi muafiyet tanımasıdır...