Her şey geçen aralık ayında, Sudan’ın başkenti Hartum’da bazı kişilerin sokaklara dökülüp, Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in otoriter rejimine karşı bir gösteri düzenlemesiyle başladı.
Göstericileri bu eyleme sevk eden neden, ekmek ve yakıt fiyatlarına yapılan zamlarla hayat pahalılığının artmasını protesto etmekti.
Ama protestocuların asıl hedefi, 30 yıldan beri yönetimde bulunan El Beşir rejimine karşı seslerini yükseltmek ve bu rejimi değiştirmeye yol açacak bir halk hareketini başlatmaktı.
Halkın çeşitli kesimlerinden gelen sıradan vatandaşların, sivil toplum kuruluşlarının ve de muhalif grupların katıldığı bu protesto gösterileri giderek ülke çapında yayıldı ve haftalarca sürdü. El Beşir’in bu eylemi yatıştırma çabası sonuç vermedi. Bu kez ordu komutanlığı dahi eylemlere müdahale etmemeye özen gösterdi, hatta halktan yana bir tavır da takınır gibi oldu.
Kendisini tamamen köşeye sıkışmış hisseden Ömer el-Beşir, nihayet nisan ayında pes ederek çekildi. İlk bakışta halkın isteği doğrultusunda diktatörlüğe karşı bir askeri darbe gibi görünen bu olay, generallerin yönetimi iyice ele geçirmesine yol açtı.
Sokağın gücü
Halk hareketinin çığ gibi büyüdüğü ve yayıldığı sırada, Sudan’da “sokağın gücü”nün eninde sonunda diktatörlüğü devireceği ve sivil, demokratik bir rejimin iş başına geçmesini sağlayacağı ümit edilmişti. Nitekim Beşir’in devrildiği gün halkın büyük coşkusu da bu beklentiyi yansıtıyordu.
Ama olayların bundan sonraki kısmı öyle sanıldığı gibi gerçekleşmedi. Bu kez iktidar dizginlerini ele alan generaller kendilerine göre bir yol haritası çizdiler ve ancak 3 yıllık bir askeri yönetimden sonra seçimlere gidebileceğini ilan ettiler.
Oysa halk hareketi geçiş döneminde dahi sırf askerlerden oluşan bir yönetim istemiyor, kurulan konseyde sivillerin ve muhaliflerin geniş yer almasını şart koşuyordu.
Bu konuda iki taraf arasında günlerce çetin müzakereler cereyan etti. Mayıs ayının sonunda bir mutabakat sağlanmış gibi oldu. Ama çok geçmeden bu umut da suya düştü. Askeri Geçiş Konseyi, beklenmedik bir açıklamayla, protestocular ve muhaliflerle varılan anlaşmayı iptal etti ve 9 ay içinde seçimlere gidileceğini ilan etti.
Kritik dönem
Büyük düş kırıklığına uğrayan ve askerin iktidarı bırakma umudunu tamamen kaybeden halk, bu kez gene sokaklara dökülünce milis güçler amansız bir katliama giriştiler. Böylece Sudan çok kritik bir dönemin eşiğine gelmiş oldu. Ya halkla ordu çatışacak, çok kan dökülecek ve bir iç savaşa doğru gidilecek...
Yani Sudan da bir Suriye’ye dönecek... Ya da ordu gösterileri bastıracak, halkı kontrol altına alacak ve iktidara hâkim olacak...
Yani Sudan bir nevi Mısır gibi olacak...
Tabii başka çıkış yolları da var. Bunun ideali, tarafların uzlaşıp, sivil ve demokratik bir rejim konusunda anlaşmaları ve bunu hayata geçirmeleridir. Bu da bir Sudan modeli oluşturabilir. Olabilirse tabii...