İlginç bir rastlantı, üç sorun da - AB ile ilişkiler, Kıbrıs müzakereleri ve Irak krizi - ivedi karar ve aktif çaba gerektiren bir zamana denk geldi.Dış politikadaki bu üçgenin içinde sıkışıp kalan Türkiye, iktidar değişikliğine doğru giderken, ne yazık ki bu meseleleri yeterince tartışmıyor.Tabii politikacıların seçim konuşmalarında daha çok ekonomik sorunlara ve iç politika ile ilgili konulara öncelik ve ağırlık vermeleri doğal. Ama iktidara gelmeye veya en azından Meclise girmeye çalışan partilerin Türkiye için gerçekten hayati önem taşıyan üç ivedi dış politika sorununda pek hazırlıklı olmadığı - hatta bazısının "ev ödevi"ni doğru dürüst yapmadığı - da bir gerçek. Sadece seçim bildirgelerindeki veya seçim konuşmalarındaki genel ifadelere dayanarak, partilerin sözünü ettiğimiz üç meselede, nasıl bir politika izleyeceklerini anlamak zor. Özellikle belli başlı partilerin genel hatları ile yansıttığı pozisyonlar, birbirinden pek farklı da değil doğrusu...***POLİTİKA yaşamında dış politikaya ağırlık veren (ve bu kez adaylığını koymayan) Bülent Akarcalının doğru bir tespiti var: Türkiyede siyasi partilerin dış politika üretme kültürü veya alışkanlığı yok. Batı demokrasilerinde partiler muhalefette de olsalar (hatta bir dönem parlamento dışında da kalsalar) dış meseleler üzerinde stratejiler oluştururlar. Bazı ülkelerde (örneğin İngilterede) partiler muhalefette iken gelişmeleri bir "gölge Dışişleri Bakanı" ile izlerler.Akarcalının deyişi ile, Türkiyede sadece muhalefette değil, hatta iktidarda (koalisyonda) bulunan partiler dahi, çoğu zaman dış ilişkiler konusunda ilk elden bilgi alamazlar.Kuşkusuz bunun istisnaları var. Bazı partiler, çok önemli hallerde veya sorunlar karşısında, ortaya belirli bir tavır koyuyorlar. Ama şu seçim kampanyasında, üç ivedi sorun üzerinde belli başlı partilerin yeni veya farklı fikirler ve stratejiler üretmedikleri de bir gerçek.Örneğin, günün konusu olan AB ile ilişkilerde, Kopenhag zirvesinden tarih konusunda bir karar çıkmazsa, nasıl bir yol izlenecek? ABye sırt çevrilip başka seçenekler mi aranacak? AB Kıbrısı (Güney kesimini) üyeliğe kabul edecekse, şimdiki hükümetin belirlediği politika mı sürdürülecek, yoksa başka stratejiler mi geliştirilecek? Kıbrıs sorununun çözümü için yeni girişimler mi planlanacak, yoksa fiili durumun devamı ile mi yetinilecek? Irak konusunda olası bir ABD harekâtı karşısındaki tutumun argümanları nedir? Kuzey Irakta bir Türk askeri müdahalesi hangi şartlarda zorunlu sayılacak?***BU ve benzer sorular üzerinde kapsamlı bir tartışmayı ilk kez önceki akşam Oğuz Hakseverin NTVde düzenlediği bir programda izleyebildik. Partilerin dış politika uzmanları bu saydığımız meselelerde görüşlerini, popülizmden uzak, daha akılcı biçimde sundular. (Bu vesile ile Hakseverin konuşma süresine riayeti sağlamaktaki başarısını belirtmek lazım). Panelde yer alan Bilgi Üniversitesinden Prof. İlter Turanın belirttiği gibi, bu program da şunu gösterdi ki, dış politika konuları ile ilgili konuşmalar meydanlarda nutuk atan liderlerin yerine uzmanlara bırakılınca, çok daha ılımlı düşünceler ortaya çıkıyor... skohen@milliyet.com.tr Türkiye bu kez seçimlere çok önemli üç dış politika sorunu ile karşılaştığı bir sırada gidiyor.