Seçimlerden sonra Türkiye’nin dış politikası ne olacak? Bu alanda bazı değişiklikler beklenebilir mi?
Yabancı diplomatlar ve analistler şimdi bu soruya yanıt arıyorlar.
Konu Türkiye ile ilişkilere değer veren Batılı veya Doğulu pek çok hükümet için olduğu kadar, yabancı yatırımcılar için de büyük önem taşıyor.
Bütün bu çevreler sağlıklı bir tahmin yapmak için zamanın henüz erken olduğunun farkında. Çok şey gibi, bu da Ankara’da nasıl bir hükümet kurulacağına, kimin kiminle bir koalisyon oluşturacağına bağlı.
Ancak konunun genel çizgileri üzerinde bazı değerlendirmeler yapmak mümkün. Nitekim bunu yapan yabancı çevrelerin şimdiden dile getirdikleri bazı beklentiler var.
Üslup farkı
Bu beklentilerin başında “üslup farkı” geliyor.
Son zamanlarda Ortadoğu’dan Avrupa’ya ve hatta ABD’ye kadar birçok ülkeye karşı Ankara’da çok sert sesler yükseldi. Saldırgan retorik, dış politikanın adeta yeni bir özelliği haline geldi. Bu stilin aslında Türk diplomasisinin işini kolaylaştırmadığı, aksine, beklenmedik gerginlikler yarattığı açık. Birçok yabancı yetkili alenen olmasa da özel konuşmalarında bu tür meydan okumalardan rahatsız olduklarını belirttiler.
Şimdiki beklenti, seçim sonuçlarının ışığında yapılan değerlendirmelerden sonra, yeni dönemde dış politika konularında bir üslup ve yaklaşımın değişmesidir.
Bunun için hükümet ve diplomasi kadroları ile Cumhurbaşkanlığı arasında daha etkin bir uyuma ve ağız birliğine ihtiyaç olacaktır...
İnce ayar
Son yıllarda geniş bir çoğunlukla iktidarda bulunan Ak Parti liderleri (başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere) Türk dış politikasına yön vermişlerdir. Seçimlerden sonra ortaya çıkan siyasi tablo, çoğunluğu kaybeden Ak Parti’nin hükümeti kurması halinde dahi, bu işi eski rahatlığıyla yürütemeyebileceğini gösteriyor. Koalisyon kurulduğu takdirde, hangi parti ortak olacaksa, onun görüşlerinin ve kırmızı çizgisinin dikkate alınması gerekecek.
Türkiye gündeminde birçok hassas dış politika sorunu var. Yeni yönetim bunlara eğilirken, Koalisyon ortaklarının tutumunu kaale almak ve sonuçta dış politikada bir “ince ayar” yapmak gerekir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllardan beri dış politikayı da yönlendiren “güçlü lider” pozisyonunu, yeni dönemde de sürdürmek istemesi olasılığı kuvvetlidir.
Yabancı gözlemciler bunun pratikte nasıl yürüyeceğini ve son sözü kimin söyleyeceğini merak ediyorlar...
Hele kurulsun...
Türkiye’nin yoğun dış politika ajandasındaki spesifik konularda bir tutum değişikliği olup olmayacağını öngörmek şu an için olanaksız. Yukarıda dediğimiz gibi, bu ortaya nasıl bir koalisyonun çıkacağına bağlı.
Örneğin bundan önceki hükümetin Suriye ve Mısır politikaları -şimdi koalisyon ortağı olabilecek eski muhalefet partilerinin karşıt pozisyonları ve seçim bildirgelerindeki tutumları dikkate alınınca- aynen devam edebilir mi? Veya Ak Parti bu politikalarını değiştirmeye razı olur mu?
Aynı şey AB üyeliğinden Kıbrıs sorununa kadar daha pek çok konu için de söz konusudur.
Hele yeni hükümet kurulsun, dış politikada da izlenecek yol o zaman daha net görülebilecek...
NOT: Yıllık iznimin bir kısmını kullanacağım için yazılarıma kısa bir süre ara veriyorum.