Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İstanbul’un İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’ne ev sahipliği yaptığı ve Türkiye’nin örgütün yeni dönem başkanlığını üstlendiği bir sırada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan Kralı Selman ile yaptığı görüşme, iki ülke arasındaki yakınlaşma sürecinin önemli bir halkasını oluşturuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Kralı’nı bu zirve öncesinde Ankara’ya davet etmesi, Ankara’nın Riyad ile ilişkilerine verdiği önemin bir göstergesi.
Giderek gelişmekte olan bu “özel ilişkiler” iki ülkenin de son zamanlarda harcadığı yoğun çabaların bir sonucu.
Bu iradenin oluşmasında uluslararası konjonktürün ve bölgedeki gelişmelerin büyük payı var.
Bunların başında Suriye krizinin tırmanması, ülkenin bir yandan IŞİD terörüne, diğer yandan Rusya dahil, dış güçlerin müdahalelerine sahne olması gibi olaylar geliyor. Bu arada İran’ın bölgedeki nüfuzunu yayma çabaları ve imzaladığı nükleer anlaşma ile uluslararası arenaya çıkışı, bölgesel dengeleri etkiliyor. Arap Baharı’nın yaratığı sarsıntılar Türkiye ve Suudi Arabistan’ın da içinde olduğu geniş bir coğrafyayı giderek istikrarsızlaştırıyor...
Ortak kaygılar
Bu durum karşısında Ankara’nın ve Riyad’ın -kendi ulusal dertleri dışında- ortak kaygıları var.
Suriye’deki karmaşa bunun başında geliyor. İki ülke de Esad rejimine karşı aynı tutumu benimsiyor. Suriye muhalefetine -ve Özgür Suriye Ordusu’na- aktif destek ikisinin de ortak politikası.
Türkiye’nin en büyük derdi, terör. Suudiler bu konuda Türkiye’nin görüşüne katılıyor ve onun her türlü terörizme (IŞİD, PKK, vs) karşı duruşunu ve mücadelesini destekliyor.
Riyad IŞİD ile mücadeleye daha aktif şekilde katılmayı da göze alıyor. Nitekim halen İncirlik’te 4 Suudi askeri uçağı ve personeli üslenmiş durumda. Muhalif güçlere askeri yardımda da Suudiler Türkiye ile işbirliği halindeler...
Farklı görüşler
Riyad’ın esas “ulusal” derdi, İran’ın bölgedeki faaliyetidir. Bu, Yemen’de iki ülkeyi bir “vekâlet savaşı”na sürüklemiş durumda.
Riyad, İran’ın “Şii yayılmacılığı”na karşılık, bir “Sünni eksen” oluşturmaya ve Türkiye’yi de buna çekmeye çalışıyor. Ankara ise Riyad’a spesifik konularda destek olmakla beraber, bölgenin bir mezhep çatışmasına sürüklenmesine karşı çıkıyor...
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Kral Selman’ın bazı konulara bakışlarında farklılıklar yok değil. Örneğin Mısır ile ilgili rejim bağlamında pozisyonlar farklı. Ama bu, pratikte bir orta yol bulmayı engellemez.
Nitekim Kral’ın Türkiye ile Mısır’ın diplomatik ilişkilerini normalleştirmesi yönünde çaba harcadığı ve Ankara’nın da bu inisiyatifi ciddiye aldığı anlaşılıyor.