Dünkü yazımızın başlığı da buydu. Konu ise, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Tahran ziyaretinde ortaya koyduğu 5 prensip üzerindeki mutabakatın ne ölçüde hayata geçirilebileceğiyle ilgiliydi.
Bugün ikinci kez aynı başlık altındaki yazının konusu ise, Başbakan Davutoğlu’nun Brüksel’deki AB Zirvesi’nde mülteci krizinin çözümü için sunduğu planla ilgili. Uzun müzakerelerden sonra yapılan açıklamada “prensipte” mutabakata varıldığı, ancak kesin kararın 17-18 Mart’ta AB liderlerinin toplantısında verileceği bildirildi.
Türkiye’nin AB’nin önde gelen yetkilileri ile prensipte anlaşmış olması kuşkusuz önemli bir gelişme. Ama pratikte bunun hayata geçirilmesi için 28 üye ülkenin de buna onay vermesi gerek ki bu da kolay değil. Önümüzdeki günlerde üyeler arasında yoğun temaslar olacak. Açıkçası, gelecek hafta nasıl bir karar verecekleri belli değil. Aralarında Türkiye’nin şartlarına sıcak bakmayan ülkeler de var...
Çıta yükseltildi
AB’nin önündeki taslak, Türkiye’nin sunduğu plandaki bazı önemli talepleri içeriyor. Bunlardan biri, Türkiye’ye daha önce ayrılması kararlaştırılan 3 milyar euro’ya ek olarak (2018’e kadar uzanan süre içinde) 3 milyar euro daha tahsis edilmesidir. Diğer bir talep de vize muafiyetinin daha öne çekilerek haziran ayından itibaren yürürlüğe konmasıdır. Nihayet diğer bir istek de AB ile üyelik müzakerelerinin hızlandırılması ve bu amaçla yeni fasılların açılmasıdır.
Ankara böylece AB’den beklentilerinin çıtasını yükseltmiş bulunuyor. Bu strateji mülteciler meselesinde çok sıkışmış olan AB’nin bunun için yüksek bir bedel ödemeyi kabul edeceği düşüncesine dayanıyor.
Yük hafiflemiyor
Taslağın AB açısından cazip tarafı, “yasa dışı göç”ü önleyecek koşullar içermesidir. Buna göre Türkiye’den Yunanistan’a akın akın giden mülteciler Türkiye’ye iade edilecek. Bunların arasında sadece Suriyelilerin sayısı kadar Türkiye’de bulunan Suriyeli mülteci, kayıt formalitelerini yaptıktan sonra, Avrupa’ya göç edebilecek.
Bu AB için büyük bir avantaj. Suriyeli mülteciler AB ülkelerine legal ve düzenli şekilde (belirli bir kotaya göre) kabul edilecekler. Diğerleri (Iraklı, Afgan, vs) bunun dışında tutulacaklar.
Türkiye için bunun anlamı şudur: Kaçak gidenlerin hepsi Türkiye’ye iade edilecek. Türkiye’nin bunları ne yapacağı (barındırma veya sınır dışı etme) kendi kararına kalmış. Türkiye’den Avrupa’ya göç edecekler de şimdiki gibi çok fazla sayıda olmayacak.
Kısacası, Türkiye’nin 5 yıldır çektiği “mülteci yükü” pek hafiflemeyecek. Artık onların çoğuna geçici “misafir” olarak bakmamak gerekecek...