Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dün Brüksel’de başlayan iki günlük AB Zirvesi çifte pazarlıklara sahne oluyor.
Bu pazarlıklardan biri, 28 üyeli AB’nin kendi bünyesi içinde cereyan ediyor. Konu, 7 Mart’ta Suriyeli mülteci krizi üzerinde Türkiye ile Almanya Şansölyesi Angela Merkel ve bazı AB ülkeleri arasında varılan “prensip anlaşması”dır.
O zaman da burada belirttiğimiz gibi, “prensipte anlaşmak” yetmiyor. Başbakan Davutoğlu’nun “Kayserili pazarlığı” diye nitelediği çetin müzakerelerden sonra Türkiye açısından başarılı görünen sonucun -yani ilkesel mutabakatın- kesinleşmesi ve uygulamaya konması için, 28 üye ülkenin de bunu onaylaması gerek. Ama daha o zaman, bunun hiç de kolay olmayacağı, anlaşmanın içerdiği şartların bazı üyelerin itirazlarıyla karşılaşacağı bekleniyordu...
İşte şimdi iş bu kritik aşamada. Üyeler arasında Davutoğlu’nun planına dayalı taslak üzerinde çetin pazarlıklar yapılıyor.
Eğer AB içinde bir konsensüs sağlanır ve yeni bir mutabakat metni ortaya çıkarsa, “ikinci pazarlığa” geçilecek. Yani bu kez AB Türkiye ile yeni metin üzerinde tartışıp bir uzlaşmaya varmaya ve nihai anlaşmayı kesinleştirmeye çalışacak...
Bu mümkün olacak mı, yoksa bunca gayret boşa çıkıp mülteciler krizi daha vahim bir aşamaya mı girecek?
Mutabakata itiraz
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk dün “ihtiyatlı iyimser” olduğunu söyledi, ama hemen ardından şunu ekledi: “İyimserden çok ihtiyatlıyım”... Bu sözler “prensip anlaşması”nın onaylanması umudunun -ve olasılığının- yüksek olmadığının bir göstergesi...
On gün önce Türkiye ile AB arasında varılan prensip anlaşması, Türkiye’nin Avrupa’ya giden “illegal” Suriyeli göçmenleri geri almasını ve aynı sayıda Türkiye’deki “legal” mülteciyi Avrupa’ya göndermesini öngörüyordu. Ama pazarlıkta Türkiye’nin elde ettiği “tavizler”, AB’nin Türklere vize muafiyeti tanımasını, AB ile üyelik müzakerelerinde süratle 5 başlığın açılmasını ve 3 milyar euro’luk bir ek yardımın tahsis edilmesini kapsıyordu.
Mutabakatı tehlikeye düşüren unsurların başında bazı üyelerin vize, üyelik müzakereleri ve ek yardım konularındaki itirazları geliyor.
Orta yol arayışı
Daha önceki prensip mutabakatını destekleyen Şansölye Merkel ve AB yetkilileri, bu saydığımız ihtilaflı konularda bir orta yol bulmaya çalışıyorlar.
Ne var ki kendi aralarında uzlaşabilirlerse dahi, ortaya çıkacak olan yeni metni Türkiye destekleyecek mi? Bu kez Türkiye ile AB arasındaki yeni pazarlık sonuç verecek ve bu sonuç Ankara’yı tatmin edecek mi?
O noktada ortaya çıkacak olan nihai anlaşma metni, herhalde Başbakan Davutoğlu’nun daha önce sunduğu talep ve şartların gerisinde olacak. Ama ne kadar gerisinde?
Mesele budur.