Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Albay Riyad el Esad imzası ile geçen cumartesi YouTube’dan yayınlanan mesaj şöyle başlıyordu: “Özgür Suriye Ordusu’nun bir numaralı bildirisi - Suriye’nin içinden”... Bildiri, Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) karargahının Türkiye’den Suriye’nin kurtarılmış bölgesine taşındığını ve bundan sonra faaliyetini anavatan topraklarında sürdüreceğini ilan ediyordu.
Direniş hareketinin bu önemli kararını açıklayan Albay Riyad El Esad, Türkiye’de tanınan bir isim. Kendisi Suriye Ordusu’ndan kaçan ve Türkiye’ye sığınan ilk yüksek rütbeli subay. Ankara’nın desteği ile Türkiye’de ÖSO’nun kurulmasında aktif rol oynayan albayın faaliyeti ve demeçleri yerli ve yabancı medyaya da sık sık yansıdı. Son olarak da adı, başta girişi yasaklanan, ama daha sonra TBMM’den bir heyete açılan Apaydın Kampı olayında da duyuldu. El Esad, Suriye’den kaçan yüksek rütbeli subaylarla birlikte bu kampta kalıyordu.
Şimdi, Türkiye’yi epey rahatsız etmiş olan bu olaydan kısa bir süre sonra, albayın karargahı ile birlikte Suriye topraklarına taşınmış olması oldukça anlamlı... Ve açıkçası, Türkiye için de rahatlatıcı bir gelişme...

Neden gittiler?
Suriyeli özgür subayların bu kararı almasında, Türkiye’nin ve ABD’nin de katkısı olduğu kuşkusuz.
Bu sayede ÖSO komutanlığı kendi varlığını Suriye topraklarında gösterecek, oradaki savaşçılarını direkt kontrolü altına alabilecek.
Böylece kurtarılmış bölgelerdeki subayların kendi bildikleri gibi hareket etmeleri ve savaşanların arasına El Kaide gibi arzu edilmeyen unsurların karışması da engellenebilecek.
ÖSO komutanlık merkezinin Suriye’ye taşınması, bu gücün daha bağımsız hale geldiğinin de bir işareti oluyor. Bu Suriyeli subaylar için olduğu kadar Türkiye için de önemlidir. Zira son zamanlarda ÖSO’nun Türkiye’nin -ve Batı’nın- güdümünde olduğu her fırsatta söyleniyordu...
Ancak şu da bir gerçek ki, karargahın Suriye’ye nakli, ÖSO’nun Türkiye’ye ve diğer dış ülkelere olan ihtiyacının son bulduğu anlamına gelmez. Özellikle lojistik bakımdan Türkiye’nin, mali bakımdan Suudi Arabistan’ın desteği gene de bir şekilde devam edecek...
ÖSO’nun komutanlığının Suriye’ye taşınmasının elbet bazı riskleri var. Karargah ve komutanlar Suriye ordusunun hedefi oluyor artık. Bu karşılıkla savaşanların moralinin yükselmesi, Beşar Esad’ın rejiminden kurtulmak isteyen subay ve askerlerin kaçmaya cesaretlendirilmesi gibi fırsatlar da doğuyor.
Kurtarılmış bölgelerin pekiştirilmesi, belki de evlerini terk etmek zorunda kalan siviller için daha güvenli, fiili tampon bölgelerin korunmasını da sağlar. Bu da, Türkiye’ye sığınmacı akınının, ÖSO kontrolündeki yerlere yönlendirilmesi olanağını yaratır...

Hangi muhalefet?
Eğer ÖSO hakimiyeti altındaki bölgeler genişler ve pekişirse, Türkiye’den bu topraklara taşınma sırası Türkiye’nin de desteklediği Suriye Ulusal Konseyi’ne (SUK) gelebilir. Veya gelmelidir de... O zaman Suriye dışındaki muhalefet, Suriye içinde de varlığını ve meşruiyetini sergilemiş olacaktır.
Oysa geçen hafta sonu, “öteki Suriye muhalefeti” Şam’da endam gösterdi. Suriye’de yaşayan çeşitli eğilimli Esad karşıtlarının, rejimin gözü önünde, başkentin merkezinde Esad’a karşı bir toplantı yapmaları çok ilginç. Yirmiye yakın grup, bir bildiri yayınlayarak rejimin son bulmasını, ordunun ateşi kesmesini ve Annan Planı’ndaki şartların yerine getirilmesini istediler.
“Öteki muhalefet” dediğimiz grup, “Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Kurulu” adını taşıyor. Bunun mensupları (daha çok “Suriye diaspora”sına dayanan SUK’tan farklı olarak) Suriye’de yaşıyor. Onlar da Esad’ın gitmesini istiyorlar; ama barışçı yoldan, anlaşarak...
Esad rejimi bu sese zamanında kulak verseydi, çözüm rahatlıkla sağlanabilirdi. Bugün ne bu muhaliflerin gidişata “dur” diyecek gücü var, ne de Beşar Esad’ın onların tavsiyelerini yerine getirmeye niyeti...