Riskli bir soru bu, biliyorum. Bu kez ABD’deki başkanlık seçimlerinin sonucunu -seçmenlerin sandık başına gittikleri şu sırada bile- kestirmek çok güç.
Ama “kim kazanacak, Obama mı, Romney mi?” sorusuna ille de cevap vermem gerekiyorsa, ben Barack Obama için bahse girmeyi kabul ederim.
Bunun nedeni sadece Obama’nın kişiliğine ve görüşlerine duyduğum sempati değil.
Bir seçimin olası sonucu hakkında bahse girerken, daha objektif verilere dayanmak gerek.
Obama’nın bu zor mücadeleden galip çıkma şansının rakibi -Mitt Romney’e göre- daha yüksek olduğu izlenimini veren birkaç faktör var.
Bunlardan biri, yapılan son nabız yoklamalarıdır. Nitekim son 48 saat içinde düzenlenen anketler, azıcık bir farkla da olsa, Obama’ya toplam seçmen oyu bazında, daha çok şans tanıyor.
Kuvvetle muhtemel...
Ama ABD seçim sisteminde, galibiyeti veya yenilgiyi esas belirleyen, Seçici Kurul’dur. Yani 50 eyaletin 538 kurul üyesinin 270’ini kendi safına çeken kazanır.
Malum: Eyaletlerin delege sayısı nüfuslarına göre belirlenmiştir. Örneğin California’nın 55, Texas’ın 38, New York’un 29 delegesi vardır. Genelde bunların rengi, yani siyasal eğilimi ve tercihi bellidir.
Bir de, daha bağımsız veya kararsız seçmenlerin çoğunlukta olduğu eyaletler vardır: Son günlerde sözü çok geçen Ohio, Virginia, New Hampshire, Wiscounsin gibi...
Kısacası, bu seçimlerde, kimin Başkan olacağını belirleyen, ülke çapındaki oy oranı değil, eyalet bazındaki delege sayısıdır. ABD’nin kuruluşundan beri yürürlükte olan bir sistem. İyi veya kötü, hep böyle devam ediyor...
Şimdi buna göre yapılan son hesaplar, Obama’nın Seçici Kurul delege sayısını 270’in üstünde tutturacağını gösteriyor. Kesin değil tabii, ama kuvvetle muhtemel.
Beklenmedik bonus
Bir hafta öncesine nazaran şansın Obama’ya yaver gittiğini de söyleyebiliriz. ABD’nin doğu bölgelerini vuran Sandy kasırgası aslında büyük bir felaket. Fakat siyasi bakımdan bu doğal afet Obama’ya güveni ve desteği arttırdı. Hele bu facianın ortasında New Jersey eyaletinin Cumhuriyetçi Belediye Başkanı Chris Christie’nin oyunu Romney’nin yerine Demokrat Başkan Obama’ya vereceğini ilan etmesi, onun ardından New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg’in de benzer bir açıklama yapması, seçmen üzerinde epey etkili oldu. Aynı şekilde ABD’de işsiz sayısının yüzde 7.9’a indiği (yani 171 bin kişinin iş bulduğu) haberlerinin gelmesi de, Obama için adeta bir “bonus” oluverdi...
Bütün bunlara rağmen, Mitt Romney’nin gücünü de küçümsememek gerek. Cumhuriyetçi aday son haftalarda başarılı bir kampanya yürüttü, fazla bağırıp çağırmadan, hakaret etmeden, rakibinin -özellikle ekonomik alanlarda- izlediği politikaları yerdi ve kendisini Beyaz Saray için güçlü bir alternatif olarak sunmayı başardı.
Referandum gibi...
Aslında Romney bu seçimleri Obama’nın 2008 seçimlerinde “Değişim” sloganıyla ilan ettiği politikaları için bir nevi Referandum olarak göstermeye çalıştı.
Bir bakıma doğru: Bugün yapılmakta olan seçimler, Obama’nın görüşleri ve performansı için bir halk oylaması niteliğindedir.
Sonucun “ortada” olması, bu konuda Amerikan toplumunun neredeyse eşit denecek şekilde, bölünmüş veya kutuplaşmış olduğunu gösteriyor.
Ama az bir oy farkı ile de olsa veya seçim sisteminin özelliğinden de kaynaklansa, biz Obama kazanacak diye bahse giriyoruz!