Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sonuç, Angela Merkel’in kendi deyişiyle, bir “süper zafer”... Pazar günkü seçimlerden 59 yaşındaki şansölyenin başında bulunduğu muhafazakâr CDU-CSU blokunun birinci parti olarak çıkacağı tahmin ediliyordu. Ama bu kadar yüksek oranda değil.
Aslında Hıristiyan Demokratlar bu başarıyı, büyük ölçüde Merkel’e borçludurlar. Bu, Angela’nın zaferidir.
Gerçekten CDU’nun bu kez bir oy patlamasıyla yüzde 42’lik bir sonuç almasında, Merkel’in güçlü kişiliğinin ve parlak performansının büyük payı var.
Nitekim geçen akşam sandıklar kapandıktan sonra yapılan anketlerde, Hıristiyan Demokrat seçmenlerinin yüzde 70’inin oylarını Merkel’e (veya Merkel’in şahsında muhafazakâr partiye) verdiklerini beyan ettiler.
Kadın şansölyenin karizmasının yanı sıra “süper zaferi” sağlayan diğer önemli bir sebep, ekonominin iyi olmasıdır. Avrupa’nın birçok ülkesi kriz içinde kıvranırken, Alman ekonomisi güçlenmeye devam etti. İşsizlik gibi sorunlar devam etmekle beraber, Almanlar genelde refah seviyelerini korumayı, hatta yükseltmeyi başardılar.

Avrupa’nın lideri
Merkel’in ilk kez seçimleri kazandığı 2005 yılı Almanya’sı ile bugünkü Almanya arasında büyük fark var. Artık Almanya Avrupa’nın lokomotifi durumunda. “Demir Leydi” lakabı yakıştırılan Angela Merkel de halen Avrupa’nın en güçlü lideri konumunda.
AB’de Euro bölgesinde yaşanan son krizde Merkel’in sergilediği yüksek performans, bu liderlik yeteneğini ve gücünü açıkça ortaya koydu.
Kuşkusuz bütün bu faktörlerin Merkel’in üçüncü bir dönem için seçilmesinde (ve böylece Dr. Konrad Adenauer ve Helmut Kohl’un statüsüne erişmesinde) büyük payı var. Ancak bu zafer, Alman halkının önemli bir kesiminin Merkel yönetiminden hoşnut olmadığı ve özellikle sosyal politikaları beğenmediği gerçeğini de örtmez. Bu kesimlerin oyları, sayısı bir hayli kabarık olan partilere gitmiştir. Bunlardan Sosyal Demokratlar (SPD) geçmişte olduğu gibi en geniş payı almış ve ikinci parti durumunu korumuştur. Merkel’in son koalisyon kabinesinde yer alan Hür Demokratlar (FDP) ise yüzde 5 barajını aşamadığı için bu kez parlamentonun dışında kalıyor. Diğer sol ve yeşil partiler Bundestag’da temsil edilecekler, ama onlar da bu seçimlerde pek bir varlık gösteremediler.
Muhalefetteki bu dağınıklık ve yetersizlik, tabii ki Merkel’in işine yaradı ve Parlamento’ya daha güçlü dönmesine yardımcı oldu.
Şansölye yeni mecliste çok az bir fark yüzünden tek başına hükümeti kuracak duruma gelemedi. Bu onu SPD -veya belki başkalarıyla- Koalisyon pazarlıklarına girmeye zorluyor. Bu zaman alacak, ama herhalde bir şekilde bir formül bulunacak.

Türkiye açısından...
Merkel’in iş başında kalması, özellikle onun desteğiyle ayakta kalan -başta Yunanistan olmak üzere- Avrupa ülkeleri için iyi haber. Önümüzdeki dönemde Almanya’nın AB’de rolü ve etkisi kuşkusuz artmaya devam edecektir.
Türkiye açısından Merkel’in özellikle AB ile ilgili tutumu her zaman bir sorun olmuştur. Tabii bu, ikili ilişkileri ve Türk liderlerinin Merkel ile kişisel yakınlığını fazla etkilemedi. Angela’nın Türkiye’nin AB üyeliğine karşı duruşu, Ankara ile Berlin arasında bir pürüz olarak kalacak gibi görünüyor. Ancak iki taraftan birinin üyelikle ilgili tutumunda bir değişiklik olursa, başka...