Hayat hikâyesini herkes biliyor: Genç iken isyancı, özgürlük savaşçısı, yasalara göre terörist idi. Giriştiği eylemlerden ötürü yargılanıp müebbet hapse mahkum edilmiş ve bir adaya sürülmüştü... Hapisteki 27. yılında bir affa mazhar oldu. Düşmanları ile müzakere masasına oturdu... O andan itibaren kendisi artık bir barış adamı idi. Bu kez muhatapları ile anlaşacak, siyaset sahnesine çıkacak, 75 yaşında iken devlet başkanı seçilecekti. Beş yılık dönemini tamamladıktan sonra siyasetten çekilip başkalarına güçlü bir miras bırakacaktı... Ve sonunda dolu dolu geçen hayatına 95 yaşında veda edecekti...
Tarih Nelson Mandela’yı kuşkusuz 20. yüzyılın en önemli ve etkin liderlerinden biri olarak kaydedecek. Ülkesindeki popüler lakabıyla Modiba sadece Güney Afrika Cumhuriyeti’nin veya Kara Afrika’nın güçlü bir önderi değil, bir dünya lideri idi...
Beyaz-siyah uyumu
Mandela’nın devlet başkanlığı koltuğuna oturmasından kısa bir süre sonra bir röportaj dizisi için Güney Afrika’ya gittiğimizde, gerek siyasi çevrelerde, gerekse halk arasında endişe ile sorulan iki soru vardı: Birincisi, ırk ayrımcılığına (Apartheid) son veren ve beyazlarla siyahlar arasında eşitlik ve uyum sağlamaya yönelik yeni rejimin devam edip etmeyeceği idi. İkinci merak edilen konu, Mandela’dan sonra onun başında bulunduğu partinin (Afrika Ulusal Kongresi) akıbetinin ne olacağı, kimin iktidara geçeceği idi...
O zaman bize resmi ağızların söylediği şey, Mandela’nın sağlam bir miras bırakacağı, siyasi ve sosyal düzenin gelişerek devam edeceğiydi. Ama buna karşılık -özellikle beyaz toplumda- ciddi kaygılar vardı. Bu kez “tersine Apartheid”in gerçekleşeceği, yani çoğunluktaki siyahların beyazları dışlayacağı korkusu dile getiriliyordu.
Oysa bu kaygılar gerçekleşmedi. Aksine siyah-beyaz eşitliği ve uyumu sağlandı. Beyazlar ırk ayrımına veya baskıya uğramadıkları gibi ekonomik alanda güçlerini de korudular.
Mandela’dan sonra başkanlığa gelenler elbet onun kadar güçlü ve karizmatik liderler olamadılar. Ülkede halen çözümlenmemiş birçok sorun (yoksulluk, eğitim seviyesindeki yetersizlik, işsizlik, sağlık problemleri, vs) özellikle siyahların hoşnutsuzluğuna yol açıyor.
Büyük lider vasfı
Mandela’ya efsanevi lider sıfatını kazandıran büyük başarısının sırrı, yaratıcı fikirlerinde ve yapıcı mizacında yatıyor.
Mandela’nın siyahlara özgürlüğün yanı sıra eşitliği, adaleti, onur ve haysiyeti kazandırmak için giriştiği mücadeleyi kazanmasında bir dizi faktör rol oynamıştır.
Bunların başında hapisten çıktıktan sonra müzakere masasına uzlaşıcı bir zihniyetle oturmasıdır. Bunca cefa çeken bir toplumun 27 yıl kodeste kalan lideri olarak böyle bir anlayış sergilemek, kin, nefret, intikam duygularını yenerek eski düşmanlarını affetmek, hoşgörülü ve çoğulcu bir anlayışla birlikte yaşama arzusunu göstermek gerçekten yüksek bir liderlik meziyetidir. Mandela’nın şansı, muhatabının o dönemin Başkanı olan F. W. de Klerk’in de Apartheid politikasını terk etmeye ve uzlaşmaya hazır bir siyasetçi olmasıdır.
Bütün bunlar sayesinde ülke bölüneceğine birleşti, iki halk çatışacağına el ele verdi. Mandela da bu liderlik vasıfları ile ölümsüzleşen bir sembol ve örnek oldu.