Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye Ortadoğu başta olmak üzere belgesel politikalarda bir hayli sarsıntı ve sıkıntı yaşarken, küresel alanda hatırı sayılır bir başarı gösteriyor.
Türk diplomasisinin küresel performansının bazı başarılı örneklerini son günlerde gördük.
Bunların başında Türkiye’nin dünyanın en etkin ve güçlü uluslararası topluluklarından biri olan G-20 grubunun dönem başkanlığını devralması geliyor.
Avustralya’nın Brisbane kentinde yapılan G-20 zirvesinde Başbakan Ahmet Davutoğlu, bu yeni görevi devralır almaz, yönlendirici bir rol oynamaya başladı, dünya liderlerinin dikkatini yoksul ülkelerin sorunlarından Suriye krizinin insani boyutlarına kadar çeşitli meseleler üzerine çekmeye çalıştı.
Dünya herhalde önümüzdeki aylarda Türkiye’den G-20’nin başkanı olarak oynayacağı rol vesilesiyle sıkça söz edecektir. Türkiye BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olma çabalarından sonuç alamadı ama G-20’nin başına geçmesi, hükümetin küresel rol ve nüfuz sahibi olmak arzusunu geniş ölçüde karşılıyor.

Zor misyon
Gene Türkiye’nin uluslararası alandaki aktif rolü bağlamında bu hafta gelen bir haber de NATO’nun Afganistan’daki sivil temsilcisi olarak bir Türk diplomatının atanmasıyla ilgili. Daha önce NATO’da da görev yapmış olan Türkiye’nin Afganistan’daki büyükelçisi İsmail Aramaz, bu görevi Hollandalı selefinden devralıyor.
Daha önce -2003 ile 2006 yılları arasında- eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’in de aynı misyonu başarıyla yürüttüğü hatırlandığında, iç savaştan bir türlü kurtulamayan Afganistan’ın barışa ve normal siyasi hayata dönmesinde Türkiye’nin oynayabileceği rolün değeri daha iyi anlaşılıyor.
Yeni temsilci İsmail Aramaz bu hassas ve zor misyonu yerine getirirken kuşkusuz NATO’daki güçlü sıfatından olduğu kadar, Türk kimliğinin -özellikle Afganistan gibi dost bir ülkedeki- itibarından ve ayrıcalığından da cesaret alacaktır.

Ta uzaklarda...
G-20 zirvesinin ardından Başbakan Davutoğlu’nun Filipinler’e geçip bu ülkeyi ziyaret eden ilk Türk Başbakanı olması da Türk dış politikasında anlamlı bir gelişmedir.
Salt Filipinler gezisi, Ankara’nın “Asya-Pasifik bölgesine açılımı”nda yeni bir adım sayılabilir. Gerçi Filipinler uzak ve ikili ilişkilerimizin de zayıf olduğu bir ülke. Ama Başbakan şimdiden ondan bir “stratejik ortak” olarak söz ediyor. Belki zamanla olur...
Ama bu ziyaretin asıl ilgi toplayan yanı, Filipin hükümetiyle Moro İslam Kuruluş Cephesi arasında varılan barış anlaşmasının hayata geçirilmesinde Türkiye’nin olası katkısıdır. Ülkenin güneyinde topluca yaşayan Müslümanların özerk bir statüye kavuşmasını sağlayacak olan bu anlaşmanın gerçekleşmesinde Türkiye de bir rol üstlenmiş durumda. Özerklik için savaşmış olan Cephe’nin silahlarını bırakması sürecini denetleyecek grubun başında da bir Türk diplomat (Haydar Berk) bulunacak...
Türkiye’nin uzak diyarlara kadar uzanan bu uluslararası performansına bakınca, içimizden “keşke aynı başarı bölgesel politikalarda da gösterilebilse” demek geliyor.