Uluslararası Kriz Grubu -ICG- dünyanın çeşitli bölgelerindeki anlaşmazlıkları inceleyen, bunların çözümü için fikir ve öneri üreten bağımsız bir kuruluştur. Merkezi Brüksel’de olan ICG’nin uzman kadrolarının çeşitli sorunlar üzerinde yayınladığı raporlar, hükümetler, politikacılar, askerler ve sivil toplum mensupları tarafından dikkatle izlenir.
İstanbul’da da bürosu bulunan ICG son yıllarda Türkiye’yi yakından ilgilendiren (Kıbrıs gibi) meseleler üzerinde de çalışmalar yapmış ve kapsamlı raporlar hazırlamıştır.
Dün ICG “Türkiye: PKK ve Kürt Sorununun Çözümü” başlıklı 47 sayfalık bir rapor yayınlamıştır. PKK’nın Türkiye içindeki ve dışındaki örgütlenmesini ve eylemlerini etraflıca anlatan rapor, Kürt sorununun nedenlerini ve özelliklerini inceliyor ve son zamanlarda girişilen bazı reformlara değindikten sonra, bugünkü şiddet ortamına son verilmesi için neler yapılabileceği konusunda bazı görüşler ve tavsiyeler sıralıyor.
Tam zamanı...
ICG Raporu’nun yayınlanması, Türkiye’de PKK terörünün tırmandığı, hemen hemen her gün şehit haberlerinin geldiği, TSK’nın da operasyonlarını şiddetlendirdiği bir zamana rastlıyor.
Giriş bölümünde bu tırmanmaya değinen rapor son 4 ay içerisinde ölenlerin sayısının 700’ü bulduğuna işaret ediyor. Sadece bu rakam, durumun ne kadar ciddi boyutlar aldığını ve çözüm ihtiyacının ne kadar acil olduğunu göstermeye yetiyor.
ICG Raporu’nun yayınlandığı şu sırada, Türkiye’de de benzer çalışmaların yapılması, örneğin bir grup aydının bir araya gelmesi ve CHP’nin de bu konuda bir toplantı düzenlemesi anlamlıdır.
Varılan kritik noktayı, raporun işaret ettiği gibi, yeni hal çareleri üzerinde kafa yormanın tam zamanı saymakta yarar vardır...
Politikada “zikzaklar”
ICG Raporu Türk hükümetinin son zamanlarda Kürt sorununda “zikzaklar” çizdiğini, AK Partinin 2005’te başlattığı “demokratik açılım”ın 2009’da terk edildiğini, başta yapılan reformların (Kürtçe dili konusunda olduğu gibi) arkasının gelmediğini, öte yandan şiddete başvurmayan Kürtlerin tutuklandığını ve Kürt halkına güvensizlik duyulduğunu öne sürüyor.
Rapor buna karşılık PKK’nın son zamanlarda terör eylemlerini arttırdığını, radikalleşen Kürt gençlerinin PKK saflarına katıldığını, legal Kürt kuruluşlarının ise terör saldırılarını kınamaktan çekindiklerini belirtiyor. Bu bağlamda rapor Suriye’deki olayların ve oradaki Kürtlerin kazanımlarının PKK’yı cesaretlendirdiğini, bunun da Ankara’yı kaygılandırdığını vurguluyor.
Bu tespitleri yaptıktan sonra rapor, şu görüşe yer veriyor: “Şimdiye kadar eksik olan şey, bir çözüm stratejisidir. Bu strateji ölçülü güvenlik çabalarına paralel olarak, demokratikleşme çerçevesinde Kürtlerin haklarının tedricen tanınmasını öngörmelidir. Şimdi Türkiye’de böyle bir değişiklik için zaman uygundur. Başkanlık seçimi iki yıl sonra yapılacak. Yeni bir Anayasa hazırlanıyor. AKP’nin Parlamento’da çoğunluğu var. Başbakan Erdoğan bu fırsatı yakalamalı. Bu PKK ile müzakerelere oturmayı gerektirmez. Ama Başbakan legal Kürt hareketiyle temasta olmalıdır.”
“Fırsat penceresi”
Raporun tavsiyeler bölümünde, hükümetin bir ateşkes için çaba harcaması gereği vurgulanıyor ve PKK’nın da aynı yönde eylemlerini sonlandırması isteniyor. Ayrıca terörle ilgili yasalarda yeni düzenlemelerin ve temel reformların yapılması öneriliyor.
Kürt legal gruplarına reform için mücadeleyi parlamentoda sürdürmeleri ve ayrılıkçı taleplerden uzak kalmalarını tavsiye ediyor.
Sonuç olarak, sorunun çözümü için son yıllarda beliren umutların şimdiki ortamda kaybolduğunu belirten rapor, şiddetin sadece kuvvet kullanarak sona erdirilemeyeceği, uzlaşarak bir çözüme varılamadığı takdirde “sorunun sadece Kürt değil, Türk problemi de” olacağını ve “fırsat penceresinin daha bir süre açılamayacağını” öne sürüyor.
Uluslararası Kriz Grubu’nun tespitlerini ve önerilerini soğukkanlılıkla değerlendirmekte yarar var.