Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünkü yazımızda yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili gelişmelerin dış politikayı etkileyen boyutlar almaya başladığını belirtmiş ve özellikle Başbakan Erdoğan’ın yabancı büyükelçileri hedef alan suçlamalarının ABD’de ve Batı’da yarattığı rahatsızlığa değinmiştik.
Bu olayla ilgili olumsuz tepkilerin devam etmesi, Türkiye’nin şimdi dost ve müttefikleriyle ilişkilerinde yeni sorunlar ve sıkıntılarla karşı karşıya bulunduğunu gösteriyor.
Dünkü “New York Times”, konu ile ilgili bir haber-analizde, Türkiye’nin yolsuzluk soruşturması ile ilgili ABD’ye karşı aldığı tavrın iki ülke arasında “derinleşen güvensizliğin işareti” olduğunu belirtiyor ve yakın geçmişe kadar süren Obama-Erdoğan yakınlığını hatırlattıktan sonra, o “balayı dönemi”nin artık geride kaldığının altını çiziyor.
Gazete 17 Aralık operasyonundan sonra Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ABD Büyükelçisi Ricciardone ile bir görüşmeye davet etmesinin iyi karşılandığını, ancak Başbakan Erdoğan’ın büyükelçiyi ağır bir dille suçlaması üzerine Amerikan tarafının bu randevuyu iptal ettiğini açıklıyor.

Gözden düşüyor
Washington’dan gelen haberler, ABD yönetiminin Erdoğan’la ilgili “yeni bir değerlendirme” yapmakta olduğuna işaret ediyor. Bunun ABD’nin Ankara’ya karşı tutumunda herhangi bir değişikliğe yol açıp açmayacağı belli değil.
Bazı analistler Washington’un Erdoğan’ı “gözden çıkarabileceği” gibi aşırı bir tahminde bulunuyorlar. Böyle bir ihtimal zayıf görünmekle beraber, bazı çevrelerde Erdoğan’ın “gözden düştüğü” veya eski “gözde ahbap” imajını yitirdiği anlaşılıyor.
Amerikalıları bu noktaya getiren de, ABD Büyükelçisi’ne karşı yürütülen sert kampanya. “New York Times”ın yazısında da hiçbir Amerikan diplomatının ilişkilerin en kritik zamanında dahi, böyle bir muamele görmediğini hatırlatıyor.

Kriz büyümeden...
Yolsuzluk skandalı ve dış kaynaklı komplo ile ilgili gelişmeler, Avrupa’da da rahatsızlık yaratıyor.
AB Komisyonu’nun bir sözcüsü, Erdoğan hükümetinin yolsuzluk operasyonundan sonra poliste giriştiği tasfiyeden kaygı duyulduğunu ve bu tür hareketlerin, AB’nin soruşturmaların bağımsız ve tarafsız bir şekilde yürütülmesi ilkesini ihlal ettiğine işaretle, bunun Türkiye’nin AB üyeliğini de riske attığını belirtti.
Bu konuda Avrupa Parlamentosu’ndan da sesler yükselmeye başladı. Parlamentonun Türkiye ile Karma Komisyon eşbaşkanı olan Andrew Duff da, Türk hükümetini eleştirdi.
Hasılı yolsuzluk skandalının özellikle miting meydanlarındaki konuşmalarla ve onu destekleyen yayın kampanyasıyla uluslararası platforma taşınması, Batı ile ilişkilerde ciddi kriz yaratma eğilimini gösteriyor.
Şimdi bu riski ve sebep olacağı zararı önlemek için, etkin bir “kriz yönetimi”ne başvurmak ve zedelenen güveni yeniden canlandırmak gerekiyor. Aksi halde kriz dış politikada (ve ekonomide de) ülkeyi istenmeyen noktalara yönlendirecektir.