Keşmir meselesi 70 küsur yıldan beri dünyanın “halledilmemiş sorunlar” listesinin başında yer alıyor.
Hindistan ile Pakistan’ın 1947’de bağımsızlığa kavuşmaları sırasında bir prenslik olan Keşmir bölgesinin kime bağlanacağı tartışması, bu iki komşu ülke arasındaki gerginliğin temelini oluşturmuştur.
Pakistan, Keşmir’deki nüfusun yüzde 90’ının Müslüman olduğu gerekçesiyle bölge üzerinde hak iddia ederken, Hindistan da bu toprakların tarihsel olarak kendisine ait olduğunu öne sürmüştür.
Bu uyuşmazlık iki ülke arasında günümüze kadar üç kez savaşa, birçok kez de yerel çatışmalara ve şiddet eylemlerine sahne olmuştur.
İki hafta önce Keşmir’deki bir Hint konvoyuna yapılan ve 44 askerin ölümüyle sonuçlanan bir saldırı, savaş fitilini yeniden alevlendirdi. “Ceyşi Muhammed” adlı terör örgütünün bu saldırıların sorumluluğunu üstlenmesi üzerine, Hindistan Pakistan’ı hedef aldı ve sınır ötesi bir hava operasyonuyla Keşmir’in Pakistan’ın kontrolündeki kesimde yer alan bir kampı vurdu.
Bu olaydan sonra iki taraf arasında havada ve karada çatışmalar tırmandı ve tehlikeli bir hal aldı. Tehlike, bu gerginliğin daha büyük bir savaşa, hatta bir nükleer savaşa yol açmasıdır. Bu çatışma ilk kez, iki ülkenin de nükleer silahlara sahip olmasından sonra cereyan etmiş bulunuyor. Ve ilk kez, karşılıklı atışmaların nükleer silahların kullanılmasına kadar gidebileceğinden söz ediliyor.
Böyle bir çılgınlık olur mu? Mantık ve aklıselim olmamasını emrediyor. Bu iki komşu devlet için de, dünya için de büyük bir felaket olur. Her şeye rağmen iki tarafın liderleri bunun farkındadır.
Kaldı ki, bırakın nükleer savaşı, şimdiye kadar konvansiyonel çatışmalar da bir işe yaramış değil. Yani bu sorun silahla halledilemiyor. Siyasi çare, oturup görüşmek ve siyasi bir çözüm üzerinde uzlaşmaktır.
Şimdiki kriz bunun için bir fırsat sayılmalıdır.
Zirvede fiyasko
Hanoi’nin tarihi Metropol otelinin konferans salonu ABD ile Kuzey Kore arasındaki imzalanacak anlaşma için hazır durumdaydı. İki tarafın heyetleri ve olayı izleyen yüzlerce gazeteci heyecan içinde bekliyordu. Diğer bir salonda da imza töreninden sonra verilecek yemeğin hazırlıkları yapılıyordu.
Aniden bu planların iptal edildiği haberi geldi. İmza töreni yok. Trump ile Kim’in katılacağı öğle yemeği de yok.
Kuzey Kore lideri Gandi’den ayrılmak üzere yola çıktı. Trump ise bir basın toplantısı yapıp hava alanının yolunu tuttu.
Bu iki günlük zirve boyunca iki taraf da iyimser işaretler vermişti. K. Kore nükleer programını sonlandırmak için somut adımlar atacak, ABD bu ülkeye uyguladığı ekonomik yaptırımları kaldıracaktı. Bu arada Kuzey Kore ile 1950’lerden beri devam eden “savaş hali”ne de son verilecekti.
Bunlarla ilgili anlaşma taslakları hazırdı ama son dakikada hepsinden vazgeçildi. Trump’a göre, bunun sebebi, Kim’in tüm yaptırımların kaldırılması şartı üzerinde ısrar etmesiydi. Onun deyişiyle, “şu sırada bu uygun sayılmazdı”.
Kısacası Hanoi’de somut bir ilerleme olmadı. Tek teselli ve ümit, diyaloğun kesilmemesi, o kadar.