Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İlk bakışta, Türkiye ile ABD arasında varılan mutabakat, “Suriye’de IŞİD’e karşı karada kim savaşacak?” sorusunu çözüyor. “Ilımlı Suriyeli muhalifler” Türkiye’de eğitilecek ve modern silahlarla donatılacak, ondan sonra da Suriye cephesine sevk edilecek...
Ancak kime karşı savaşacakları önemli. Türkiye’nin ısrarı üzerine, iki hedef belirlenmiş: Biri IŞİD, diğeri ise Esad rejimi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu buna “entegre strateji” diyor.
Ankara’nın bu krizin başından beri temel görüşü, IŞİD veya terör sorununun Şam’daki rejim son bulmadan halledilemeyeceği yönündedir. Türkiye ABD ile son müzakerelerinde de bu duruşunu savundu. “Ilımlı Suriyeli muhalifler”in hangi şartlarla kara savaşına hazırlanacağına dair varılan mutabakat, sonuçta Türk pozisyonunun kabul edildiğini gösteriyor.
***
Ankara’nın bu konudaki ısrarının çeşitli nedenleri var.
İktidar Esad’ı hedef almış durumda. Bu pozisyonun ilkesel olduğu kadar, duygusal, hatta kişisel yönleri var. IŞİD meselesi hükümete bu duruşunu uluslararası platformda savunmak fırsatını vermiştir.
Aslında hükümet Suriye krizinin başından itibaren Esad’a karşı “ılımlı muhalifleri” örgütlemeyi üstlenmiştir. İktidarın umudu, aralarında Müslüman Kardeşler’in bulunduğu bu muhaliflerin eninde sonunda Esad’ı devirip iktidara gelecekleridir...
Ancak şu anda ABD’nin ve koalisyonun önceliği, Esad rejiminden çok, şu anda bir tehdit oluşturan IŞİD’i saf dışı etmektir. Washington da Suriyeli muhalifleri kara savaşına hazırlamakla ilgili anlaşmayı bu anlayışla yapmıştır.
***
Suriye’de IŞİD’e ve Esad’a karşı mücadelenin zaten isteksiz olan yabancılar değil, Suriyeliler tarafından yürütülmesi fikri, doğru ve mantıklıdır. Ancak bunun nasıl olacağı konusunda detaya inilince, birçok soru ve de zorluk ortaya çıkıyor.
Önce, “ılımlı muhalifler” kim? Türkiye’nin daha önce örgütlediği Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK) ve ona bağlı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mu? Açıkçası, bunların performansı çok hayal kırıcı oldu. Kendi aralarında kavga ettiler, bölündüler. Esad’ın ordusuyla baş edemediler. Çeşitli “cihatçı” gruplar -ve bu arada IŞİD’çiler- onların safından çıktı...
Yeniden örgütleme sürecinde benzer durumların ortaya çıkması kaygısı var. Kaldı ki “eğit-donat” programı birkaç ay sürecek. Bu arada “atı alan Üsküdar’ı geçti” misali, IŞİD Suriye’de kim bilir daha nereleri ele geçirmiş olacak...
Muhalifler iki cephede birden savaşabilir mi? Bu da çok şüpheli. Savaşta öncelikli, ivedi hedefin IŞİD mi, Esad mı olacağı konusundaki kararı hangi siyasi ve askeri makam verecek?..
Ayrıca, Rusya ve İran, Türkiye’den Suriye’ye geçecek olan bu güçlerin Esad’ı hedef alması karşısında nasıl hareket edecekler?
***
Görüldüğü gibi meselenin detayı “şeytanla” dolu!
Nazari olarak “entegre strateji” bir çözüm şekli olarak görünse de pratikte bunun arzulanan sonucu vermesi olasılığı oldukça zayıf.
Dolayısıyla, “Suriyeli ılımlı muhalifler”in Türkiye’de eğitim gördükten ve silahlandırıldıktan sonra, hele iki cephede birden savaşa katılıp düşmanları saf dışı edebileceğini ümit etmek, fazla hayali gibi görünüyor...