İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında İran’a karşı nükleer faaliyeti nedeniyle “kırmızı çizgi”nin çizilmesi için yaptığı çağrı, üç temel soruyu gündeme getiriyor.
1) ABD başta olmak üzere uluslararası topluluk bu öneriyi kabul eder mi?
2) İran böyle bir çıkış karşısında nükleer programından vazgeçer mi?
3) İsrail dış destek görmediği takdirde İran’ı tek başına vurabilir mi?
Önce Netanyahu’nun İran’ın nükleer faaliyetinden neden bu kadar telaşlandığına ve “kırmızı çizgi” derken neyi kastettiğine bakalım.
İsrail lideri, BM platformunda İran’ın uranyum zenginleştirme sürecinde bir hayli ilerleme kaydettiğini ve en geç önümüzdeki yaza kadar (belki de ilkbaharda) atom bombası yapma kapasitesine ulaşacağını söyledi. Bu önemli bir açıklama; çünkü İran’ın atom bombasına sahip olması için tahmin edilen süre ilk kez bu kadar kısa tutuluyor.
Savaşı önler mi?
Netanyahu bunun sadece İsrail için değil, bütün dünya için bir tehlike olacağını öne sürerek, İran’ın o noktaya gelmesinin acele engellenmesini, bunun için de mutlaka “kırmızı çizgi”nin çizilmesini istiyor.
Bunun anlamı da şu: Uluslararası topluluk İran’a nükleer silah yapımına yönelik uranyum zenginleştirme çalışmalarını durdurması için bir ültimatom verecek, bu yönde baskı yapacak ve gerekirse güç kullanacak. Ama Netanyahu, uluslararası toplumun sadece böyle ortak bir tavır alması ile işin halledileceğine inanıyor ve “kırmızı çizgi savaşa yol açmaz, aksine savaşı önler” diyerek İran’ın bu kolektif kararlılık karşısında (Hürmüz Boğazı krizinde olduğu gibi) “geri adım atmak zorunda kalacağı”nı iddia ediyor.
İran gerçekten böyle bir durumda geri adım atar mı? Sanıyoruz Tahran’ın nükleer çalışmalarından vazgeçmemek konusundaki kararlılığının bir nedeni de, uluslararası camianın böyle bir cephe oluşturamayacağı kanısıdır.
Obama OK der mi?
Netanyahu’nun konuşmasına ilk tepkiler de, “kırmızı çizgi” fikrinin pek kabul görmediği yönünde...
“Kırmızı çizgi” ilan etmesi istenen başlıca ülke ABD’dir. Herhalde Netanyahu da diğer ülkelerin buna yanaşmayacağını biliyordur. ABD dahi bu aşamada bu çağrıya “OK” demeye hazır değil.
Başkanlık seçimlerine 6 hafta kala Obama’nın bu konudaki durumu oldukça hassas ve zor. Obama bir yandan İsrail’i ve ABD’de genelde Demokrat Parti yanlısı olan Yahudi seçmenlerini kırmak istemiyor; ama diğer yandan da ABD’yi çıkarlarını tehlikeye sokacak yeni bir çatışmaya sürüklememeye de özen gösteriyor.
Bu nedenle ABD lideri Genel Kurul’daki konuşmasında çok dikkatli ifadeler kullandı: İran’ın nükleer silahlara sahip olmasına karşı çıktı, İsrail’e desteğini tekrarladı ve İran’ın atom bombasına sahip olmaması için “gerekeni yapacağını” da belirtti. Ama herhangi bir zaman limiti vermediği gibi, ültimatom niteliğinde bir tehditte de bulunmadı. Hatta diplomatik çabaların devamını savundu...
Belli ki Washington -hele şu sırada- Netanyahu’nun istediği tarzda bir “kırmızı çizgi” ilan etmeyecek. Bu takdirde İsrail tek başına hareket edip İran’ın atom tesislerini bombalayacak mı?
Tek başına mı?
Bir görüşe göre İsrail ABD’nin onayı olmadan böyle bir işe girişemez. Ancak İsrail’in daha önce de ABD’nin telkinlerine karşı kendi başına hareket ettiği haller olmuştur. Üstelik bir süredir İran’ı tek yanlı olarak vurma kapasitesini geliştirmektedir.
Ancak bunu yapabilir demek, mutlaka yapacak anlamına da gelmez. Netanyahu da konuşmasında böyle bir ifade kullanmadı. Bu da önümüzdeki haftalarda bir İsrail saldırısının beklenmemesi gerektiği şeklinde değerlendiriliyor.
Peki, İsrail gelecek yaza kadar durup bekler mi? İşte bu belli değil. Ama önümüzdeki haftalarda ve aylarda “kırmızı çizgi” konusunun dünya gündeminin ilk sıralarında yer alacağı muhakkak.