Türkiye, iç politikadaki dalgalanmanın toz dumanı içinde, yanı başındaki Irak’ta ve Suriye’de, güç dengelerini değiştirebilecek ve ciddi tehlikeler yaratabilecek olan son gelişmeleri gereği gibi izleyemiyor.
Türkiye’nin sınırdaş iki ülkedeki bu yeni durumdan nasıl etkileneceği ve Ankara’nın bu konuda nasıl bir tavır alabileceği konusunu yarınki yazımızda ele alacağız.
Ama önce son olayların ışığında, nasıl bir manzarayla karşı karşıya gelindiğine bakalım.
Her iki ülkede El Kaide’ye bağlı cihatçılar, atakta. “Irak-Şam İslam Devleti” (IŞİD) adlı örgüt militanları savaştıkları iki cephede zemin kazanıyorlar. Ele geçirdikleri yerlerde derhal şeriat düzenini kuruyorlar. Amaçları kontrol ettikleri toprakları merkezi yönetimden koparmak, kendi bağımsızlıklarını ilan etmektir...
Rakipler aynı safta
Irak’ta IŞİD Felluce kentini ele geçirmekle, bu cephedeki ilk önemli zaferini kazanmış oldu. Şimdi savaşçılar, Anbar eyaletinin diğer kilit noktalarına ve özellikle eyalet merkezi Ramadi’ye karşı saldırılarını sürdürüyor.
Felluce’de hafta sonundan beri El Kaide’nin siyah bayrağı dalgalanıyor. IŞİD şimdiden burada “Bağımsız İslam Emirliği”ni ilan etmiş durumda.
Bu darbeden epey sarsılan Başbakan El Maliki şimdi askeri güçlerini bölgeye sevk edip büyük kısmı Sünni kökenli 300 bin nüfuslu Felluce’yi geri almayı hedefliyor.
Hükümet bunu başaramadığı takdirde, bu bölgedeki otoritesini tamamen kaybetmiş olacak. Ne var ki El Kaide’nin burada kümelenmesinden büyük kaygı duyan uluslararası camia da buna razı değil. Daha şimdiden en azından iki devlet, ABD ve İran, Irak hükümet güçlerine silah ve malzeme yardımı yapmaya hazır olduklarını açıkladılar.
Bu işte ABD ile İran’ın aynı safta yer alması garip görünebilir ama, “El Kaide korkusu”, Batılı ve Doğulu birçok ülkeyi (Rusya da dahil) aynı çizgiye getiriyor...
Savaş içinde savaş!
Suriye’de IŞİD Türk sınırına yakın bölgede farklı bir savaş yürütüyor. Bunda da amaç, özerk veya bağımsız bir bölgesel İslam devletine doğru adım adım ilerlemektir.
Ancak Suriye’de IŞİD militanları Esad rejiminin ordusundan ziyade, aslında ona karşı savaşan Suriyeli muhalif grupları hedef alıyor. Çünkü bu gruplar, Esad’ı devirmeye yönelik başlattıkları “devrim”i, El Kaidecilere kaptırmak istemiyorlar.
Ne var ki bu “cephe” bölünmüş durumda. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) dışında ılımlı “İslam Cephesi” ve yeni kurulan laik eğilimli “Suriye Devrimci Cephesi” birbirinden bağımsız olarak IŞİD’e karşı çarpışıyorlar.
Böylece Suriye’de bir nevi savaş içinde savaş cereyan ediyor.
Kim kimden yana?
Suriyeli muhalifler bu bölünmüş halleriyle El Kaide ile baş edebilirler mi? Bu ay gerçekleşecek olan Cenevre-2 Konferansı’nda muhalif grupları kim temsil edecek?
El Kaide karşısında uluslararası camiada görülen görüş birliği Suriye için yok. İran ve Rusya Esad’ı destekliyor. ABD ve Batı muhalefetten yana. Ama onlara ihtiyaçları olan silahları vermekte tereddüt ediyor. Bu silahların sonuçta kime gideceği belli olmadığı için...