Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Henüz birkaç ay öncesine kadar, Türkiye Irak’la kavgalı durumdaydı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la Irak Başbakanı Nuri el Maliki arasında sert bir söz düellosu cereyan ediyor, Ankara-Bağdat hattında sürekli bir gerginlik hüküm sürüyordu...
Geçen cuma günü Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin Ankara’ya yaptığı ziyaret, iki ülke arasındaki buzların erime sürecine girdiğini ortaya koydu.
Türk liderleri tarafından sıcak karşılanan Zebari’ye göre, artık ilişkilerde yeni bir sayfa açılıyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, aynı iyimserlik içinde, çok özlediği Bağdat’a önümüzdeki ay gideceğini açıkladı. Ardından TBMM Başkanı Cemil Çiçek Irak’ı ziyaret edecek. Ve, en önemlisi, Nuri el Maliki büyük olasılıkla aralık ayında Türkiye’ye gelecek...
Bunlar birkaç hafta öncesine kadar tahmini imkânsız gelişmeler. Peki, ne oldu da hava birdenbire böylesine değişti?
Bu sorudan önce, son 2-3 yılda ne oldu da iki komşu arasındaki ilişkiler bu kadar bozuldu sorusunu yanıtlamak gerek.

Neden bozuldu?
Oysa bu ilişkiler ne kadar sıkıydı. Irak Almanya’dan sonra Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı idi. Türk firmalar Irak’ta büyük işler yapıyordu. Başbakan Erdoğan’ın 2009’da Bağdat’ı ziyareti sırasında Iraklılarla 48 anlaşma imzalanmış, Türk ve Iraklı bakanlar ortak bir kabine toplantısı yapmıştı. İlişkiler öylesine “ileri düzeyde stratejik işbirliği” düzeyine erişmişti...
Sonra Irak’ta seçimler yapıldı, sonuçta Maliki, Türkiye’nin desteklediği rakibi El Irakiye’yi saf dışı ederek iktidara geldi. Maliki Şii nüfuzunu artırmaya yönelik adımlar atarken, açıkçası Türkiye de Bağdat’taki iç politika oyunlarına bulaştı. Türkiye Maliki’nin tutuklamak istediği Sünni liderlerden cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık el Haşimi’yi barındırmaya ve savunmaya başlayınca, Ankara ile Bağdat arasında ipler iyice koptu. Bunun üstüne bir de Türkiye’nin Irak Kürdistan’ına yakınlaşması ve onunla enerji anlaşmaları imzalaması olayı gelince, husumet had safhaya ulaştı.
Aslında Maliki’nin mezhepsel çatışmaları körükleyen hareketleri ve otoriter davranışı, bu olup bitenlerde büyük rol oynadı. Ancak Erdoğan hükümetinin Irak’ın iç politikasına bulaşması ve yerel ihtilaflarda taraf olarak görünmesi de, ilişkilerin bu hale gelmesinde önemli bir etken...

Nasıl düzelir?
Şimdi iki taraf da bunun kendi çıkarlarına aykırı olduğu fark etmiş durumda.
Türkiye açısından, en doğrusu taraf tutan müdahaleci bir komşu görünümünü vermekten sakınmaktır. Ayrıca Türkiye’nin enerji bağlamında çıkarları Bağdat ile iyi geçinmeyi gerektirmektedir. Tabii bu çıkarlar Irak için de geçerlidir.
Son iki yılda iki ülke arasında gerginliğin artmasına yol açan faktörlerden biri de, liderlerin kullandığı sert söylemdir. Bu üslupla uyuşmazlıkların halledilemeyeceği anlaşılmıştır.
Şimdi Ankara’nın Irak politikasındaki bu değişikliği bir “geri adım” olarak görenler olabilir. Ama bu, aslında doğru yönde atılan ileri bir adımdır. Ve sadece Irak için değil, diğer bölgesel meselelerde de -örneğin Mısır konusunda- örnek olabilecek gerçekçi bir açılımdır.