Tartışmayı bu kez Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’den çok uzaklardan, Bali adasındaki bir konuşmasıyla başlattı...
Konu, 10 yıl önce noktalandığını sandığımız idam cezası meselesi ile ilgili.
Erdoğan, “Demokrasi Forumu”ndaki sunumunda, insan haklarından söz ederken, Norveç’te 77 kişiyi öldüren çılgın katil Anders Breivik’in sadece 21 yıl hapse mahkum edilmesine şiddetle karşı çıktı ve onun ölümü hak ettiğini ima ederek, ABD, Japonya ve Çin’de idam cezasının hala uygulandığını hatırlattı. Sözlerini “demek ki idam cezası için bir haklılık sebebi var” diye tamamladı...
Başbakan bu çarpıcı konuşmasının ardından Türkiye’ye döndüğünde konuyu canlı tuttu ve yeni demeçleriyle kendi kişisel eğiliminin ölüm cezasına geri dönülmesi lehinde olduğunu ortaya koydu.
Ya AB, ya idam...
Tartışma Türkiye’de siyasi liderlerin açıklamaları ile hareketlenirken, Avrupa Birliği’nden, Avrupa Konseyi’nden ve Avrupa Parlamentosu’ndan sert tepkiler gelmeye başladı.
Onların hatırlatmaya çalıştığı husus şu: AB katılım süresinde bulunan Türkiye imzaladığı protokol ve çıkardığı yasa ile, AB’nin temel kriterlerinden biri olan idam cezasını kaldırmayı kabul etti. Ölüm cezasını uygulayan bir ülkenin AB üyesi olması mümkün değil. Türkiye bu konudaki taahhüdünü yerine getirmek zorunda. Aksi halde katılım süreci son bulur...
Gerçek o kadar açık. Hükümetin bunu bilmemesi söz konusu değil. Eğer daha önceki karardan vazgeçip ölüm cezasına dönmek niyeti varsa, bu Ankara’nın AB’den vazgeçtiği, Avrupa Konseyi’ni, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni ve benzer Avrupa kurumlarını da gözden çıkardığı anlamına gelir. Bu ise, Türkiye’nin dış siyasetindeki tercihlerinde ve önceliklerinde çok önemli bir sapmanın işaretini verir...
Bildiğimiz kadarıyla -AB konusundaki düş kırıklıklarına rağmen- Ankara’nın böyle dramatik bir değişiklik yapmaya niyeti yok.
Nitekim Hükümet yetkililerinin -ve AB yolundan şaşmamak gerektiğini her vesile ile tekrarlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün- son demeçleri de bunu doğruluyor.
Resmi ağızlara göre, idam cezasına geri dönüş yönünde Hükümet’in herhangi bir hazırlığı yok. AB Bakanı Egemen Bağış’a göre “Türkiye her türlü konuyu tartışmak suretiyle demokrasi standartlarını gösteriyor”... Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise, Başbakan’ın Bali’deki konuşmasının Norveçli Breivik’i hedef aldığını söyledi...
İçinde mi, dışında mı?
Bu “düzeltici” ve “yatıştırıcı” resmi açıklamalara bakılırsa idam cezası konusunun gündeme getirilmesinden şu sonuçlar çıkıyor:
1) Başbakan, terör ve şehitler nedeniyle halkın duyduğu infiali dikkate alarak ve kendi kişisel duygularını da katarak bu konuyu ortaya attı. Bu popülist davranış, ülke çapında bir tartışma yarattı.
2) Tartışma iyi bir şey, ama tartışılan konuya bağlı. Çoktan halledilmiş bir konuyu -sonucunu bile bile- tartışmak, “abesle iştigal” oluyor.
3) ABD, Japonya ve Çin’de idam cezası var. Ama onların AB kurallarına uymak gibi bir gayeleri yok. Norveç’in ceza yasalarının çok liberal olması ise, bizim değil onların sorunu...
Başbakan geçmişte hep Türkiye’nin amacının Avrupa standartlarına ulaşmak olduğunu söylemiş, AB üyeliği gerçekleşmezse, “Kopenhag kriterleri”nin yerine “Ankara kriterleri”nin uygulanacağını belirtmişti. İdam cezası “Ankara kriterleri”nin içinde mi, dışında mı acaba?