Söylemde herkes hemfikir: “Kararı halk verecek”...
Suriye sorununa çözümden bahsedildiği zaman, sık sık duyulan bir söz bu.
Geçmişte Türkiye de dahil, Batılı ülkeler bu görüşü hep savundular. Geçen hafta Moskova’daki Putin-Esad buluşmasının ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da bir demecinde aynı şeyi söyledi. Ve daha da ilginci, önceki gün Şam’da bir Rus parlamenter heyetiyle görüşen Beşar Esad da Suriye’nin siyasi geleceğini “halk”ın belirleyeceğini, dolayısıyla, ülkede seçimlerin yapılması gerektiğini öne sürdü.
Peki, Suriye’de “halk” derken kim kastediliyor?Ve bu “halk” da ülkenin geleceğine ilişkin “kararını” nasıl verecek?
Darmadağın oldu
Dört yıllık iç savaş Suriye’yi darmadağın etti. 23 milyon nüfusun yarısı yer değiştirdi. Bunların yaklaşık 5 milyonu (2 milyonu Türkiye’de olmak üzere) halen yabancı ülkelerde mülteci durumunda...
Ülkenin demografik ve coğrafi yapısı altüst oldu. Yani Suriye bölündü, yeni bölgeler oluştu. Bunların bir kısmı Şam’dan tamamen koptu ve farklı militan grupların hâkimiyeti altına girdi.
Hâsılı, Suriye halen etnik, mezhepsel ve ideolojik bazda bölünmüş, kutuplaşmış durumda...
Şimdi bu durumda “Suriye’nin siyasi geleceğine kendi halkı karar vermeli” derken, “hangi halk” veya “halkın hangi kesimi” kastediliyor sorusu akla gelmiyor mu?
Bu karmaşada mı?
Aslında bütün ilgili taraflar, halkın kendilerine yandaş olarak gördükleri veya kendilerini desteklediği kesimlere güvenerek kararı “halk”a bıraktıklarını söylüyorlar. Bu Esad (ve Rusya) için olduğu gibi, Suriyeli muhalifler (ve Batılılar) için de söz konusudur.
Beşar Esad -ve Rusya- “Suriye’deki yönetimin geleceğini halk belirlesin” derken, ülkedeki nüfusun kısmen boşaldığını, kısmen dağıldığını, çeşitli bölgelerde yaşayanların artık farklı güçlerin hâkimiyeti altında bulunduğunu hiç dikkate almıyor mu?
Üstelik bugünkü iç savaş ve karmaşa ortamında, Suriye toprakları üzerinde yaşayanların ülkenin siyasi geleceğini belirlemek üzere sandık başına gitmeleri mümkün mü?
Yeni gerçek
Şu bir gerçek ki Suriye’de bütün olup bitenler mezhepsel, etnik farklıklara, siyasal ve ideolojik zıtlaşmaya dayalıderin ayrışmalara yol açmış bulunuyor. Yani Suriye’de fiilen “halklar” ve “bölgeler” oluşuyor.
Kuşkusuz arzu edilen en doğru çözüm, Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine dayalı, çoğulcu, demokratik bir rejime kavuşmasıdır. İlkesel olarak,bunun gerçekleşmesinin yolu da, söylemde herkesin de mutabık olduğu gibi, “halkın buna karar vermesi”dir.
Ama pratikte hangi halk?