Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Güvenlik konusu Türki- ye’de uzun yıllar boyunca “âli milli menfaatler” gerekçesiyle sadece belirli devlet kurumlarının adeta tekeline kalmıştı.
Oysa son zamanlarda ulusal, bölgesel ve küresel gelişmeler, güvenlik sorunlarını günlük yaşamın bir parçası haline getirmiş, toplumun geniş kesimlerini etkilemeye başlamıştır.
Geçmişte ulusal güvenlik denince akla daha çok askeri konular gelirdi. Açıkçası, bunlar da o zaman toplumun pek tartışamadığı “tabu” konular arasındaydı.
Son yıllarda iç ve dış dinamiklerin etkisiyle bu eski anlayış değişti. Güvenlik konuları sadece askeri değil, terörden enerjiye, teknolojiden demografiye, pek çok farklı alanı kapsıyor.
Ayrıca güvenlikle ilgili tehditler sınırlarda olduğu kadar, ülke içinde, kent veya kasabalarda, sokaklarda, her yerde kendisini hissettiriyor.
Güvenlik konuları artık günümüz dünyasında devlet kurumları dışında sivil toplumun, akademiyanın, medyanın da meşgul olduğu, üzerinde çalışıp çözüm aradığı sorunlardır.
Türkiye’de bu tür çalışmaların ve yayınların -ülkenin karşılaştığı güvenlik sorunlarının boyutlarına göre- oldukça az olduğu bir gerçektir.
Değişen koşullar
Bu bakımdan İstanbul’da seçkin bir düşünce kuruluşu olan Global İlişkiler Forumu’nun (GİF) hafta içinde bir kitapçık olarak yayımladığı rapor bu alandaki boşluğu doldurmayı amaçlıyor.
Eski MİT Müsteşarı, Büyükelçi Sönmez Köksal ve emekli Amiral Salim Dervişoğlu’nun eşbaşkanlığındaki bir çalışma grubunun hazırladığı “Değişen Küresel ve Güvenlik Koşullarında Türkiye” başlıklı 77 sayfalık kitapçık, konuyla ilgili çok önemli tespitler ve öneriler içeriyor.
Rapor güvenlik alanındaki küresel ve bölgesel gelişmelerin kapsamlı bir analizi ile beraber, Türkiye’nin karşılaştığı çeşitli iç ve dış güvenlik sorunlarının derinliğine inerek çözümle ilgili görüş ve tavsiyelerini sunuyor.
Bu çerçevede rapordan çıkan mesaj, Türkiye günümüzde güvenlik alanında, yeni şartlarına uygun reformlara ve kurumsal bir değişime ihtiyaç olduğudur.
“Türkiye’de geleneksel olarak askeri tehdit algılaması üzerine kurulan ulusal güvenlik yapısı yeniden ele alınmalıdır” diyen rapor, ekonomiden doğal şartlara, göç akınından siber saldırılara kadar, ulusal güvenlik alanında karşılaşılan çok çeşitli tehditlere karşı, yeni güvenlik stratejilerinin geliştirilmesi gereğini vurguluyor ve bu konuda kendi önerilerini ortaya koyuyor.
Sivil toplumun katkısı
Terörün çeşitli şekillerine değinen rapor bu bağlamda IŞİD’in Türkiye için ciddi bir iç tehlike oluşturduğunu belirtiyor ve bu terör örgütüne karşı diğer ülkelerle birlikte çok yararlı bir mücadeleye girişilmesinin lüzumuna işaret ediyor.
Rapordaki bu değerlendirme, hükümetin son zamanlarda IŞİD, El Nusra gibi örgütler karşısında pek net olmayan ve çeşitli spekülasyonlara da yol açan tutumuna daha fazla açıklık ve tutarlılık kazandırması gerektiğini de hatırlatıyor.
Nihayet rapordaki tavsiyelerden biri de güvenlik reformu sürecine sivil toplumun katılımına ve katkılarına yer verilmesidir.
GİF’in bu konudaki çalışması bunun ne kadar yararlı olabileceğini gösteriyor.