ABD’de 1998’de Başkan Bill Clinton ile Beyaz Saray’da çalışan Monica Lewinsky arasındaki “seks skandalı” ortaya çıktığı zaman, Paris’teydim.
O günlerde ABD’de kıyamet kopuyordu: Medya olayın üstüne gidiyor, Kongre kulislerinden sokaklara kadar her yerde bu konu konuşuluyordu.
Paris’te ise Fransızlar olayı şaşkınlıkla ve gülerek izliyorlardı. “Le Figero” gazetesindeki bir dostum, ABD’yi iyi bilen yazarlardan müteveffa Claude Lorieux’ye bu olay hakkında ne düşündüğünü sorduğumda, şu yanıtı vermişti: “Şu Amerikalılar garip insanlar. Başka mesele yokmuş gibi, başkanın ufak bir seks macerasına odaklandılar. Adamı neredeyse devirecekler, bizde öyle bir şey olursa, kimse aldırmaz...”
İşte Fransa’da “böyle bir şey”in çok daha ciddisi ve sansasyoneli oldu: Cumhurbaşkanı François Hollende, Elysee Sarayı’nda birlikte yaşadığı Valerie Trierweiler’in ruhu duymadan, 41 yaşındaki artist Julie Gayet’in evine gidiyor ve onunla aşk hayatı yaşıyordu.
Bu skandal, “Closer” dergisinin becerikli bir foto muhabirinin cumhurbaşkanının sevgilisinin evine motosikletle gelişini görüntüleyen resimlerini yayınlamasıyla ortaya çıktı.
O andan itibaren sanırsınız ki Fransa’da yer yerinden oynayacak, medya gece gündüz bundan bahsedecek, politikacılar ayağa kalkacak, konu Meclis’e gelecek, vesaire...
Özel hayat
Yok, böyle bir şey olmadı. Herkes cumhurbaşkanının ne söyleyeceğini merakla bekledi. Elysee Sarayı’ndan ses çıkmadı, ta ki Hollande geleneksel yılbaşı basın toplantısını düzenleyinceye kadar.
Salonu 600 gazeteci doldurmuştu. Sanırsınız ki gazeteciler cumhurbaşkanını bu skandal konusunda soru bombardımanına tutacaklar. Evet, ilk soru bu olayla ilgiliydi, ama Hollande söyleyeceğini kısaca söyledikten sonra arkası gelmedi bile.
Hollande’ın da dediği şuydu: Herkes hayatında zor anlar geçirebilir. Özel yaşam ile ilgili konuların böyle alenen konuşulması doğru değil...
Yani bekâr olan, fakat sevgilisi Valerie Trienweiler ile sarayda birlikte yaşayan ve ona fiilen “First Lady” statüsünü veren 60 yaşındaki Hollande, Julie Gayet ile gizli aşkını inkâr etmiyor. Bunu kendi özel yaşamı ile ilgili bir konu sayıyor. Buna herkesin saygı göstermesi gerektiğini düşünüyor ve de Fransa’nın özgür bir ülke olduğunu hatırlatıyor...
Fransa’da basın dâhil, çoğunluk Hollande’a hak vermiş görünüyor. Nedeni basit: Fransızlar öyledir...
Yani bir Fransız’ın bu yüksek mevkideki biri de olsa “özel hayatı”ndaki olaylar, örneğin gizli aşklar, başkalarını ilgilendirmez. Nitekim birçok ünlü Fransız’ın metresi olduğu ortaya çıktığında dahi, kamuoyu ayağa kalkmıyor. Geçmişte de böyle ilişkileri olduğu bilinen cumhurbaşkanları, bakanlar, politikacılar olmuştur...
Zihniyet farkı
Bu konuda Fransızların zihniyeti Amerikalılarınkine ve birçok Avrupalınınkine benzemez. Bu yüzden Fransızlar Clinton-Lewinsky seks skandalının kopardığı fırtınaya akıl erdiremezler. Şimdi de “Le Figero”nun dün belirttiği gibi “Anglo-Saksonlar Fransızların bu olayı geçiştirmesine hayret ediyorlar.”
Nitekim “Washington Post” gazetesi, Fransızların bu konudaki suskunluğunu belirten bir yazısında şöyle diyor: “Böyle bir olay ABD’de herhangi bir politikacının başından geçse, siyasi hayatı sona erer.” Ama Fransızlar farklıdır...