Siz bu yazıyı okurken, ABD’de kimin Başkan seçildiğini öğrenmiş olacaksınız.
ABD ile aramızdaki büyük saat farkı nedeniyle, sandıkların kapanması ve oy sayımının tamamlanması, bizim saatle sabahın erken saatlerine sarkıyor.
Yazılı basında yorumcuların bu bakımdan bir sıkıntısı var. Biz seçim sonucunun analizini ancak yarınki gazetede yapabileceğiz.
Rakip iki Başkan adayının başa baş gittiği ve tahminlerde yanılma riskinin yüksek olduğu hallerde, bu sadece yorumcular için değil, olay yerindeki muhabirler ve yazı işlerindeki editörler için de çok büyük bir sıkıntı oluyor...
* * *
Obama-Romney yarışı da ABD’de yakın tarihte final noktasında dahi kesin sonucun öngörülemediği seçimlerden biri...
Ben bu sıkıntıyı 1968 seçimlerini izlerken yaşamıştım.
O seçimlerde Cumhuriyetçi Richard Nixon ile Demokrat Hubert Humphrey başa baş gidiyorlardı. ABD saatiyle oy sayımı geç vakte, yani Türkiye saatiyle sabaha kadar devam ederken, iki aday arasındaki oy farkı yüzde 0.5 gibi çok dar bir band üzerinde gidiyordu. O saatlerde Humphrey’yi daha şanslı sayanlar vardı. Ancak esas belirleyici olan Seçici Kurul’un delege sayısı açıklanınca Nixon’un, hem de açık farkla, kazandığı anlaşıldı.
* * *
Yakın tarihin en çekişmeli Başkanlık seçimi olarak 1948’deki Truman-Dewey yarışı hatırlanır.
Demokrat Harry S. Truman ile Cumhuriyetçi Thomas E. Dewey arasında kampanya süresince başa baş giden yarış, seçim gecesi de sabahın erken saatlerine kadar devam etti. Oy sayımında Dewey az farkla önde görünüyordu...
“Chicago Tribune” gazetesi buna dayanarak (ama kesin ve resmi sonucu beklemeden) “Dewey Truman’ı Yendi” diye iri puntolu bir manşet çekti. Gazete okuyucuların eline geçtiği saatlerde Seçici Kurul’un son ve kesin durumu açıklandı: Truman kıl payı ile kazanmıştı. Ünlü “Chicago Tribune” rezil olmuştu.
Bu olay Amerikan seçimlerini izleyen bütün gazetecilere bir ders olarak hep aktarılır...
* * *
Bir de tabii 2000 yılındaki Bush-Gore örneği var.
Bu da çekişmeli bir seçimdi. Demokrat Al Gore, Cumhuriyetçi George W. Bush’un bir hayli ilerisinde görünüyordu. Hem halkın oylarında, hem de Seçici Kurul’daki delege sayısında.
Ama Demokratlar “kazandık” diye coşarken, Florida eyaletinden bir haber geldi: Bazı bölgelerde oy sayımının yinelenmesi söz konusu idi. Dolayısıyla kimin Başkan olacağını öğrenmek için beklemek gerekiyordu.
Bu bekleme günlerce sürdü. Sonunda sadece birkaç yüz oy farkla Bush’un Florida eyaletinde öne geçtiği ve dolayısıyla bu eyaletin tüm Seçici Kurul puanlarını kazandığı anlaşıldı. Al Gore hiç beklenmedik bir yenilgiye uğramıştı...
* * *
İşte ABD’de iki yüzyıldan beri yürürlükte olan (bize göre karmaşık) seçim sistemi, zaman zaman böyle azizlikler yapıyor!
Umarız bu kez öyle olmaz; ama açıkçası bunun garantisi de yok.
Her halükarda sizin bu sabah öğreneceğiniz seçim sonucu için, çok uzun -ve heyecanlı- bir gece yaşanmış olacak...