Sona ermekte olan 2014 için dünyada “Yılın Olayı”nı ve “Yılın İnsanı”nı seçmekte pek zorlanmadığımı söyleyebilirim.
Bu seçimde göz önünde bulundurulan esas kriter, o olayın ve o insanın yıla damgasını vurması, varlığını dünya çapında hissettirmesi ve bıraktığı derin izlerle anılmasıdır.
Bu kıstasa göre, dünyada, 2014’te ŞİDDET “Yılın Olayı” ve MALALA YUSUFZAY “Yılın İnsanı” sıfatına en uygun özellikleri taşıyor.
***
“Yılın Olayı” olarak bu yıl şiddetin öne çıkmasının nedeni, bunun küresel düzeyde yayılması ve tırmanmasıdır.
Şiddet derken bu sözcük, siyasi anlamda, yerel ve uluslararası terörü, etnik, dinsel, mezhepsel çatışmaları, vahşet ölçülerine ulaşan saldırıları, toplumsal öfke patlamalarını kapsıyor.
Gerçi şiddet yeni bir olay değil. Ama şimdiye kadar 2014’teki gibi insanlık sınırlarını bu kadar aşan öylesine yaygın bir şiddet dalgası olmadı.
Kuşkusuz şiddeti 2014’te dehşet verici boyutlarıyla öne çıkaran IŞİD oldu. Bu örgütün Irak ve Suriye’deki eylemleri, ideolojik ve stratejik hedefleri kadar, kullandığı -kafa kesme, başka mezheplere ait ibadethaneleri ve tarihi eserleri yıkma, kadınları köle pazarında satma gibi- vahşi yöntemleriyle bütün dünyayı ayağa kaldırdı ve insanlık için ciddi bir tehdit olarak algılandı.
IŞİD Ortadoğu’da varlık gösterirken, diğer birçok bölgede farklı isimler altında benzer ideolojilerle ve benzer yöntemler uygulayan başka örgütler de ortaya çıktı. Örneğin Afrika’da Somali odaklı El Şabab ve Nijerya kökenli Boko Haram gibi...
Bu arada daha eski sayılan Taliban gibi örgütler de bu yıl faaliyet alanını artırdılar. Taliban’ın Pakistan’daki bir okulu basıp öğrencileri katletmesi bunun son örneği.
Tabii Ortadoğu bu yıl da etnik ve mezhepsel çatışmalar nedeniyle, çok kan döküldüğü ve insanlık trajedilerinin yaşandığı başlıca bölge oldu.
Şiddet başka şekillerde ABD’den Avrupa ülkelerine kadar dünyanın daha güvenli olarak bilinen yerlerini de vurdu.
Hasılı, bu yıl gerçekten dünyada şiddetin daha da “şiddetlendiği” bir yıl olarak anılacak. Nedenleri ne olursa olsun, bunun yıkıcı izleri gelecek yıllara kötü bir miras olarak kalacak...
***
“Bu mücadelemi, bütün çocuklar okula gidinceye, çocuk hakları gerçekleşinceye kadar sürdüreceğim”...
Malala Yusufzay, Nobel Barış Ödülü’nü aldığında böyle diyordu.
17 yaşındaki Pakistanlı genç kızın daha önce, ülkesinin Svat bölgesinde Taliban tarafından vurulup yaralandığı günden itibaren başlayan mücadelesinin Nobel ödülüne layık görülmesi dünya çapında bir olaydı.
Malala, Oslo’daki ödül töreninde belirttiği gibi, Taliban militanları tarafından -bir kız çocuğu olarak okula gittiği için- boynundan vurulduğunda iki yoldan birini seçecekti: Ya susacak, ya da sesini yükseltecekti. O, ikinci şıkkı tercih etti. Kendisini çocuk hakları davasına adadı. Çekinmeden dünya liderlerinin kapısını çaldı, kız çocuklarının eğitimi için bir fon kurdu ve yıl boyunca başarılarıyla sesini duyurdu...
Malala artık dünyanın alkışladığı bir sembol...
Yarın: 2014’te dış politika