Geçen yüzyılın ortalarında yaşayan Amerikalı fikir adamı ve yazar Dale Carnegie’nin eserleri arasında en meşhuru “Dost Kazanmak ve İnsanları Etkilemek Sanatı” (“How to Make Friends and Influence People”) başlığını taşır. Türkçe dahil, 50’den fazla lisana çevrilen bu kitap, bütün dünyada milyonlarca insan tarafından okunmuştur.
Türkiye’nin son zamanlarda izlediği dış politika için, kitabın başlığını tersine çevirerek “Dost Kaybetmek Sanatı” demek mümkün!
Aslında Ak Parti yönetiminin dış politika hedefi, mevcut dostlukları pekiştirmek ve yeni açılımlarla yeni dostlar edinmek olmuştur. “Komşularla sıfır sorun” bu politikanın temel unsurlarından biri olarak kabul edilmiştir.
Ama ne yazık ki bugün gelinen noktada bu politika birçok yerde başarısızlığa uğramış bulunuyor. Bunda elbet Türkiye’nin kontrolü dışındaki konjonktürel şartların ve muhatabı olan bazı ülkelerin Türkiye’ye karşı politikalarının da büyük etkisi var. Ancak bütün sorumluluğu başkalarına yüklemek ve “acaba biz nerede hata ettik” demekten çekinmek de doğru değil.
Bir dizi neden
Böyle bir analiz yapıldığında, Türkiye’nin son zamanlarda birçok dostunu neden kaybettiği açıkça anlaşılır.
Bunun çeşitli örnekleri var: Dış ilişkilerde ideolojik eğilimlerin ve duygusal faktörlerin ağır basması... Yakın ilişkiler içindeki devletlere karşı meydan okuyan, saldırgan bir üslubun kullanılması... Dış politikanın kişiselleştirilmesi ve alenen öfkeli, agresif tavırlar alınması... “Düzen kurucu” rolü ile başka ülkelerin iç işlerine müdahale edilmesi... İhtilaflı hallerde etkin bir kriz yönetimine başvurmak yerine, kavgacı davranışın sürdürülmesi...
Evet, Ankara bir yandan bölgesel, hatta küresel bir aktör olarak sahneye çıkarken, diğer yandan birçok dostunu kaybetmek tehlikesi ile karşılaşıyor. Son dönemde Ortadoğu bölgesinin en önemli ülkeleriyle -Suriye, Mısır, Irak, İsrail- ilişkilerin ne hale düştüğü malum...
Şimdi de ABD ve Batılı ülkelerle ilişkilerde bir krizin eşiğine gelinmiş bulunuyor. Bu olumsuz gelişme, son yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun bir yan etkisi... Başbakan Erdoğan’ın ABD’yi ve Batılıları bir “komplo”nun içinde göstermesi ve özellikle ABD Büyükelçisi’ne karşı ağır suçlamalarda bulunması, Ankara ile Washington arasında durup dururken gerginlik yarattı.
Üslup meselesi
Uluslararası ilişkilerde liderlerin kullandığı söylemin büyük etkisi var. Özellikle dostlar arasında, alenen söylenenlere gereken dikkati göstermek gerek. Aksi halde bu ters tepkilere, yanlış anlaşmalara ve güvensizliğe yol açar.
Bu tür retoriğin bir başka tehlikesi de, kamuoyunu gaza getirmesi olasılığıdır. Liderlerin agresif üslubunun halkı galeyana getirdiği, bir düşmanlık havası yarattığı ve resmi makamların da arzulamadığı sonuçlara neden olduğu çok görülmüştür.
Böyle bir durum, hükümetin bir süre sonra krizi yatıştırmaya, o ülke ile ilişkilerini düzeltme ve imkânlarını da kısıtlar. Popülist komşuların daha uzun vadede böyle sakıncaları da vardır.
“Dost kaybetmek” kolaydır. “Dost kazanmak sanatı”nın başarılı olması ise daha sağduyulu ve soğukkanlı olmayı gerektirir.