Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu, önceki gün Kuzey Irak ziyaretinden dönerken, uçakta gazetecilerle sohbetinde, ekim ayını bir “Barış Ayı” olarak nitelendirdi.
Gerçekten ekim ayı, Türk diplomasisinin özellikle bölge odaklı önemli “hamleleri”nin gerçekleştiği bir ay oldu. Dışişleri Bakanı başta olmak üzere, Cumhurbaşkanı ve Başbakan bu bir ay içerisinde pek çok komşu ülkeye gittiler, onlarla yeni anlaşmalar imzaladılar, ayrıca bölgedeki anlaşmazlıkların giderilmesi ve barışın kurulması için girişimlerde bulundular.
Örneğin Prof. Davutoğlu, bu çabalar arasında, Bosna-Hersek ile Sırbistan arasındaki uyuşmazlığın halli için, Türk diplomasisinin harcadığı çabalara değindi. Dışişleri Bakanı, önce bu iki ülkenin dışişleri bakanları ile İstanbul’da bir araya geldi. Türkiye bu sorunun çözümü için bir Eylem Planı hazırladı. Bakan Bosna’ya giderken, Cumhurbaşkanı da Sırbistan’ı ziyaret etti. Şimdi taraflar Türkiye’nin bir nevi arabuluculuğuyla bu plan üzerinde çalışıyorlar...

Uzun liste
DAVUTOĞLU’nun sözünü ettiği bu girişim, Türkiye’nin bir süredir üstlendiği benzer misyonlardan sadece bir tanesi.
Buna isterseniz “arabuluculuk” deyin, isterseniz “kolaylaştırıcı rolü” diye nitelendirin, Türkiye gerçekten bölgedeki uyuşmazlıkların çözümü için, başka hiçbir devletin yapamadığı kadar, sık sık devreye girip tarafları birbirlerine yakınlaştırmaya çalışıyor.
Son zamanlarda Türkiye’nin bu yönde harcadığı çabaların listesi oldukça uzundur. Kısaca bazı örnekler verelim:
Suriye-İsrail: Türkiye geçen yıl resmen arabulucu olarak devreye girdi ve dolaylı görüşmelerin yapılmasını sağladı. Ancak Gazze olaylarından sonra bu süreç kesildi...
El Fetih-Hamas: Türkiye tarafları barıştırmak için mekik diplomasisi uyguladı... Aynı çabayı Gazze’de ateşkesin sağlanması için de gösterdi...
Iraklı Sünni-Şii güçleri: Türk diplomasisi Irak’ta çatışan tarafları uzlaştırmak için tüm liderlerle temasa geçti ve kritik konularda uzlaşmaları için uğraştı...
Lübnan’daki kriz: Ankara, seçim sonrası krizin atlatılması için taraflarla direkt temas kurdu, aralarını bulmak için çaba gösterdi...
Pakistan-Afganistan: Ankara, terör konusunda birbirlerini suçlayan iki ülkenin liderlerine ev sahipliği yaparak onları uzlaştırmaya çalıştı...
Pakistan-İran: Başbakan bu iki ülkeye yaptığı ziyarette, bombalı saldırının yol açtığı son gerginliğin giderilmesine yardımcı olmayı üstlendi.
Irak-Suriye: Türk liderleri, Şam ve Bağdat ziyaretlerinde iki komşu ülke arasında terörle ilgili suçlamalardan kaynaklanan huzursuzluğun giderilmesine çalıştı...
Gürcistan-Rusya: Türk diplomasisi geçen yıl bu iki ülke arasında çıkan savaşın durdurulması için yoğun girişimlerde bulundu...
Bosna-Sırbistan: Yukarıda belirttiğimiz gibi, Türkiye bu iki Balkan ülkesini uzlaştırmaya çalışıyor...

Zor misyon
BU uzun listede yer alan uyuşmazlıkların bir çırpıda çözümlenmesi mümkün değil elbette. Bu bakımdan Türkiye’nin devreye girdiği meselelerde sonuç alamadığı, başarı elde edemediği haller de oldu.
Ama Türk hükümeti, bu arabuluculuk veya kolaylaştırıcı rolünü oynamakta iki bakımdan yarar görüyor: Birincisi, Türkiye’nin bölgesel bir aktör olarak prestiji ve etkinliği açısından. İkincisi ise, bölgede sorunların “sıfırlanması” ve barışın kurulması bakımından...
Hükümetin bu “misyon” anlayışı, sonuçta arabuluculuk veya kolaylaştırıcılık işini Türk dış politikasının hareketli bir “sektörü” haline getirmiştir.
Bu işte, inisiyatifi başlatmak önemli oluyor. Tabii sonuç alınırsa, biraz önce saydığımız iki amaç da gerçekleşir; sonuç alınmazsa Türkiye’nin iyi niyeti ve çabası gene de takdir toplar. Bu da Türkiye için bir kazanç sayılır.