Son yıllarda bir hayli bozuk ve gergin bir seyir izleyen Türk-Mısır ilişkilerinin şimdi bir normalleşme sürecine girmekte olması, Türk dış politikasında yeni bir yönelimi yansıtması bakımından, üzerinde durulmaya değer bir anlam taşıyor.
Kahire ile ilişkilerin son bir dizi gizli temastan sonra düzelme yoluna girmesi artık resmiyet kazanmış bulunuyor. Bu bağlamda yakında daha üst düzeyde görüşmelerle son pürüzlerin giderilmesi ve karşılıklı olarak büyükelçi tayin edilmesi gündemde.
Bu, iki ülke arasındaki ilişkiler açısından olduğu kadar bölgenin jeopolitiği bakımından da önemli bir gelişme.
Biz ayrıca bu olayı, Türk dış politikasındaki yeni bir yaklaşımın işareti olarak anlamlı buluyoruz.
***
İki ülke arasındaki ilişkilerin kopma noktasına gelmesi ve uzun bir süre gergin kalması 2015’te şimdiki devlet başkanı Mareşal Sisi’nin, seçilmiş Mursi rejimini askeri bir darbeyle devirmesinin sonucudur. Ankara bu darbeye şiddetle karşı çıkmış, Kahire’deki büyükelçisini geri çekmiş, Mursi yanlılarına desteğini göstermiş, Sisi’ye karşı da sistematik bir kampanyaya girişmiştir. Haliyle bu Ankara ile Kahire’yi karşı karşıya getirmiştir.
Ankara’da iktidar bu duruşunu “ilkesel” olarak nitelendirmiş, diğer ülkeler “darbeci Sisi” ile yeniden ilişki kurarken, Türk hükümeti ona karşı tutumunu sert bir üslup kullanarak sürdürmüştür.
Açıkçası, o günlerde iktidarın darbeye ve darbeciye karşı aldığı tutumun “ilkesel” yönüne ilaveten, ideolojik, politik, duygusal ve kişisel bir tarafı olduğu da bir gerçektir. Bu husus pek görüşülüp tartışılmadığı için: “ilkesel” diye tanımlanan tavır devam etti ve Ankara ile Kahire’nin arası açık kaldı. Ta ki Doğu Akdeniz krizi Ankara’yı dış politikayla ilgili yeni değerlendirmeler yapmaya itinceye kadar...
***
Bu değerlendirmeler sonucunda, Ankara Kahire ile ilişkileri düzeltmenin zorunluluğunu hissetti ve ona göre farklı bir strateji belirlemeye karar verdi.
Bölgedeki önemli olaylar, dengelerdeki değişiklikler, ortaya çıkan yeni tehditler, Türkiye’nin her şeyden önce kendi çıkarlarını ve ihtiyaçlarını göz önünde tutan, daha pragmatik bir politika izlemesi gereğini hissettirdi. Türk diplomasisi, bu parametrelerin ışığında yeni yol haritasını belirledi.
Buna göre, Türkiye bundan böyle darbeler konusundaki “ilkesel” duruşunu korumakla birlikte, çıkarlarının gerektirdiği bir esneklikle, “pragmatik” hareket edecekti. Yani Sisi yönetimiyle ilişkileri normalleştirmeye, hatta ortak çıkar duyulan alanlarda iş birliği kurmaya çalışmak. Diğer pek çok ülkenin yaptığı gibi.
***
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun önceki akşam Habertürk’teki kapsamlı söyleşide bu konuda söyledikleri önemli ve olumlu mesajlar kapsıyor. Bakan halen geleneksel Türk dış politikasının “hem ilkesel, hem pragmatik” karakterini belirtti ve bölgemizde böyle bir stratejinin uygulanmasının önemini işaret etti. Bakan’ın işaret ettiği gibi, Türkiye dengeli bir politika yürütürken, bazı ülkelerle mevcut anlaşmazlıklara rağmen, iyi ilişkilerini ve iş birliğini sürdürebilmektedir.
Bunlar dış politikada pragmatizmin gereğini ve yararlarını açıkça ortaya koyan örneklerdir. Bu örnekler son zamanlarda ilişkilerin değişik nedenlerden bozuk devam ettiği ülkeler için de geçerli sayılabilir.
Böyle bir yaklaşımla Mısır’la ilişkilerin düzelme yoluna girmesi de bunun yeni bir örneğini oluşturuyor...